Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Alengirli Filmler

Mustafa Ziyalan

Alengirli Filmler Gönderileri

Alengirli Filmler kitaplarını, Alengirli Filmler sözleri ve alıntılarını, Alengirli Filmler yazarlarını, Alengirli Filmler yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
88 syf.
6/10 puan verdi
Mustafa Ziyalan "Alengirli Filmler" kitabının təhlili.
Mustafa Ziyalan qələmindən ilk oxuğum kitab "Alengirli Filmler" oldu. Alengirli "göstərişli" , "xoş" mənasında işlənir bu da onu göstərir ki , müəllif bu kitabında bizlərə öz fikrincə xoş , göstərişli və yenə ona görə izləməsi vacib filmlərdən bəhs edib. Tövsiyyələri sırasında izlədiyim bir neçə filmin olması
Alengirli Filmler
Alengirli FilmlerMustafa Ziyalan · Dedalus Yayınevi · 201215 okunma
Casusun casus, ajanın ajan, polisin polis, katilin katil olduğu unutulmamalıdır. Kimi polislerin Ogün Samast’ı sevmesi boşuna değildir. Petrolün tanrı olduğundan, zenginlerden, yoksullardan sözetmek yetmez. Yalnızca gerçekleri gösterme çabası illâ da gerçeğin gösterildiği anlamına gelmez. Belgesel filmler en kuyruklu yalanları söyleyebilir.
Reklam
Yaşam korku filmlerine, gerçek korkular kurmaca korkulara nal toplattırıyor. Boynuz kulağı geçmiş. İşte, kendi mantıkları içinde dahi -belki tam da o mantığa kilitlenip kaldıkları için- şimdilerde korku filmlerinin başındaki en büyük dert bu bence...
Maryland bölgesinde bir keskin nişancı gündelik işinde, gücünde -o sırada arabasını temizleyen, bir bankta oturan, çim biçen- altı kişiyi birer kurşunla öldürdü, iki kişiyi de yaraladı. Dürbünlü tüfekle, yüksek kalibreli olmayan ama barut hakkı yüksek mermi kullanarak, dolayısıyla da otopark, otoyol gibi açık alanların ötesinden, 400 metreye varan uzaklıklardan, görülmeden, duyulmadan, mermi kovanı bırakmadan vurabiliyor, yine görülmeden uzaklaşıp kayboluyor. Bulunan tek kovanın keskin nişancı tarafından yanıltma amacıyla bırakılmış olabileceği söyleniyor. Olan biteni bir tür piyango gibi görenler var. Bölgede yaşayan biri, “amma oyun ha, kaybetmek için oynaman bile gerekmiyor,” demiş... Teksas’ta bir ardiyede unutulmuş bir tahıl vagonunda on bir iskelet bulundu. İskeletlerin ABD’ye kaçak girmek isteyen kişilere ait olduğu, bu kişilerin aylar önce bir gün vagona saklandıktan sonra ancak dışardan açılabilen kapağı kapattıkları, bir daha da açıp dışarı çıkamadıkları sanılıyor. ---------- Ama bunların hiçbiri korku filmlerinden değil. İşte, sorun da burada...
Az önce yürüdüğünüz sokaklarda su baskınından sonra köpek balıkları dolaşabilir. Petrole bulanarak, petrolde boğularak da ölebilirsiniz. New York limanında her an bir nükleer bomba patlayabilir. Gözü açık gidebilirsiniz. Bence en büyük dehşet, bu olasılıkta çöreklenmiştir; bu olasılık, hele bir kafaya, gönüle takılmayagörsün, kişinin tüm yaşamını sonsuz bir korku filmine dönüştürebilir.
Benim için korku filmlerinin en “zevkli” yanı, o şaşıp, apışıp kalma, zihnimin dikişlerinden atabileceği duygusu denli, dahası o duygudan da çok, seyrettiğim filmin bana, içinde bulunduğum kişisel, toplumsal, evrensel bağlama ilişkin göndermeleridir. Demek ki diyorum, korku filmi seyrederken bana çekici gelen korku değil, filme ilişkin yaşantının, şu sürdürdüğümüz yaşama, dahası şu dünyamıza öyle kolayına sığmayan, dünyamızı çatlatan, yırtan karmaşıklığı, zenginliği. Örneğin Kubrick’in Cinnet filmi, bildiğimiz, belki de çok düşünmeden kabul ettiğimiz bir kişilik ve aile anlayışına bodoslamadan bindirdiği için onca iyi bir korku filmidir. Otel, kış, aklınızı yitirmenize yol açabilir; baba elinde balta ailesinin, oğlunun peşine düşebilir. Ancak babanızı öldürerek kurtulabilirsiniz.
Reklam
Korku ve Gerilim filmleri arasındaki fark.
Bence korku filmlerini gerilim filmlerinden ayıran başlıca özellik, olası sonun, ölümün kanlılığından çok, belirsizliği, bulanıklığıdır. Testere (Saw) gibi “işkence pornosu” denilen filmlerin irkiltici, mide bulandırıcı olsalar da, korkutucu olmayışları bu yüzden.
Bugün ya da yıllarca önce ölmüş olabilir, ama Tarkovski bence hep yarına yakışacak. Yarınların da ona yaraşır yarınlar olmasını diliyorum.
Tarkovski ve Sineması Üzerine.
Tarkovski sinemanın, filmin poetik bir süreç olduğunu yaşatmaktadır bize, filmlerini şiirsel bir süreç olarak yaşantılamamızı önermektedir sanki, bize şiirin bir yaşama, bir bilgi biçimi olduğunu duyumsatmak istemektedir...
Andrey Tarkovski
Tüm görüntüler birbirine damarlarla, sinirlerle, o yönsemelerle bağlanıp şiirsel bir varlık oluşturur da ondan bence
32 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.