Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

All About History Türkiye - Sayı 8 (Ocak-Şubat 2022)

All About History Türkiye

En Yeni All About History Türkiye - Sayı 8 (Ocak-Şubat 2022) Sözleri ve Alıntıları

En Yeni All About History Türkiye - Sayı 8 (Ocak-Şubat 2022) sözleri ve alıntılarını, en yeni All About History Türkiye - Sayı 8 (Ocak-Şubat 2022) kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Sezar, resmen tanrı ilan edilen ilk Romalıydı. Ölümünden sonra, MÖ 42'de Roma Senatosu'nun kararıyla kendisine "Divus lulius" yani "İlahi Julius" unvanı verildi. Marcus Antonius, bu imparatorluk mezhebinin rahibi olurken, Sezar'ın yeğeni ve geleceğin imparatoru Octavian Augustus, kendisini "Divi Filius" (Tanrının Oğlu) olarak meshetti.
Sezar'ın, Büyük İskender'in bir heykeline bakıp, onunla karşılaştırıldığında kendisinin ne kadar az şey başardığına dair yakındığı söylenir.
Reklam
Çar, Kaiser ve dünya çapında 28 farklı imparatorluk unvanı Sezar'ın adından türemiştir.
Savitri Devi
Kitaplarından birinde “Nasyonal Sosyalizm'in yeniden yükseleceğini" yazıyor ve Adolf Hitler'in, Hint Tanrısı Vişnu'nun yeniden hayat bulmuş hali olduğunu iddia ediyordu.
Faşizmde halkın görevi hizmet etmektir, devletin ise hükmetmek...
Sayfa 12 - Madeleine Albright ( Eski Amerikan Dış İşleri Bakanı)Kitabı okudu
GALİLEO VE KARŞISINDA KİLİSE Öne sürdüğü kanıtların görmezden gelinmesi karşısında büyük bir hüsrana uğrayan Galileo, geri adım atmayı reddetti. Israrla Kopernik’in teorilerini savundu ve Dünya merkezli görüşe bağnazca sarılan teologlarla çatıştı. Ses getirmesine rağmen, kavgacı tutumu bir noktada geri tepti ve Cizvitler ona sırt çevirdi. İş bu noktaya gelince de Katolik Kilisesi, Galileo’ya karşı sergilediği hoşgörünün son bulması gerektiğine karar verdi. Artık, bu çılgının ayaklarının yere basması gerekiyordu. Bunun sonucunda, din ve bilim arasındaki çalkantılı ilişkiye dair tarihin en önemli süreçlerinden biri yaşandı: “Galileo Olayı”. 1616’da Roma Katolik Engizisyonu, Galileo’nun sapkınlıkla suçlanmasına neden olan çalışmalarının soruşturulmasına karar verdi. Bir grup din adamından, Galileo’nun meydan okurcasına savunduğu Güneş merkezlilik teorisinin incelenmesi ve kayda değer bir yanı olup olmadığının belirlenmesi istendi. Tabii ki din adamlarının öncelikli görevi Katolik Kilisesi’ni ve İncil’i savunmaktı; sadece birkaç gün sonra karara varıldı. Güneş merkezliliğin Kutsal Kitap’la çeliştiğini ve dolayısıyla Kopernikçiliğin sapkınlık olduğunu söylediler. Hükmün açıklanmasının ardından Galileo’ya teoriye verdiği desteği durdurması emredildi ve onunki de dahil olmak üzere bu teoriyle ilgili tüm çalışmalar uygun düzeltmeler yapılıncaya kadar yasaklandı. Galileo, kabul görmek şöyle dursun, gerçek bir felaketle karşı karşıyaydı.
Reklam
TUĞLAYLA KORUNMUŞ SİHİR Çin Seddi’nin en batı ucundaki Jiayuguan’a açılan geçidin üzerindeki pervazda tek bir tuğla göze çarpıyor. Tuğlanın üzerinde, Jiayu Geçidi’nin mimarının adı yazıyor: Yi Kaizhan. Tuğlanın hikâyesi ise oldukça enteresan. Yi’nin, gözünü para bürümüş ve yozlaşmış bir memur olan patronu Lu Fu, Yi’ye geçidin inşası için gereken tuğla adedini tam olarak doğru hesaplamasını, tek bir tuğla artarsa bunu canıyla ödeyeceğini söyler. Yi, bu şartı kabul eder, ancak kale bittiğinde bir tuğla artmıştır. Lu Fu bu durumdan memnuniyet duyar, zira Yi’yi öldürtmeyi ve parasına el koymayı planlıyordur. Fakat Yi, tuğlaya kendi adını kazır ve kapının üzerindeki pervaza yerleştirir. Sonra da bu tuğlanın sihirli olduğunu, şayet biri onu alırsa kalenin yıkılacağını söyler. Böylece Lu’nun eli kolu bağlanmış olur ve mecburen Yi’nin hayatını bağışlar. İşte o tuğla, mimarın keskin zekâsının bir sembolü ve kalenin ayakta kalmasının garantisi olarak hâlâ orada durmakta.
ÇİN SEDDİ Çin Seddi tekil bir şey olarak algılanıyor ama aslında kendi içinde çoğulluk barındırıyor. Yekpare tek bir duvardan değil, birçok duvardan oluşan bu dev yapı kıvrılıyor, yükseliyor, kendi içinde döngüler oluşturuyor ve zaman zaman kollara ayrılıyor. Bir kısmı ise yer yer ortadan kaybolmuş durumda... Çin Seddi’nin bazı bölümlerinin defalarca restore edildiğini biliyoruz. Çin’in kuzeyinde görkemli ve sağlam görünen taş bölümlerle karşılaşan turistler bunun aynı şekilde uzayıp gittiğini düşünüyor ama batıda taş, yerini toprağa, bazen rüzgârın savurduğu dik yamaçlara, bazen de hiçliğe bırakıyor. Öte yandan, Çin Seddi’nin bir duvardan çok daha fazlası olduğu aşikâr; önünde ve arkasında yükselen kaleler ve işaret kuleleriyle o, uçsuz bucaksız, ölçülere sığmayacak bir yapılar bütünü.
JÜL SEZAR - CUMHURİYETİN SONU Günümüzdeki Birleşik Krallık gibi, Roma Cumhuriyeti de yazılı ve resmi bir anayasaya sahip değildi. Bunun yerine; kanun, gelenek ve teamüllerin bir karışımı temel alınarak, hayatın çarklarının dönmesi ve adalet sağlanıyordu. Bir keresinde Sezar alaycı bir tavırla, “Cumhuriyet bir hiçtir” demişti. Ne var ki onun eylemlerinin çoğuna da gelenekler yön veriyordu ve hiçbir bireyin veya grubun kalıcı ve sınırsız güce sahip olmaması ilkesi esastı. Devletin en üst düzey yöneticileri iki konsülden oluşurdu. Her konsül üyesi sadece 12 aylığına seçilir, yeniden atanmak içinse on yıl beklemesi gerekirdi. Yalnızca olağanüstü dönemlerde bir diktatör atanırdı. Örneğin, MÖ 218-204 yılları arasında, Hannibal Barca’nın İtalya’yı yağmaladığı İkinci Pön Savaşı sırasında bu yola başvurulmuştu. Bu diktatörler en fazla altı ay boyunca tek başlarına Roma’ya hükmetmişlerdi.
43 öğeden 21 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.