Türk aydınının sorunu bugün, Prospero mu Caliban mı olacağı sorusuna bitişik değildir. Çünkü, hiç değilse bir süre için, kimin için eylediğinden çok nasıl varlığını koruyabileceği üzerinde düşünmek zorundadır. Sorun, başka bir deyişle, sosyolojik bir kalıptan ontolojik bir kalıba dökülmüştür. Bu kaygının eşliğinde yapılması gereken ilk iş ise, belki de, gerçek aydının kimliğini soruşturmaktan, yarım aydını sorgulamaktan geçecektir.