Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Alternatif: Aydın / Kültür ve Siyaset Üzerine Yazılar – 1. Cilt

Enis Batur

Alternatif: Aydın / Kültür ve Siyaset Üzerine Yazılar – 1. Cilt Sözleri ve Alıntıları

Alternatif: Aydın / Kültür ve Siyaset Üzerine Yazılar – 1. Cilt sözleri ve alıntılarını, Alternatif: Aydın / Kültür ve Siyaset Üzerine Yazılar – 1. Cilt kitap alıntılarını, Alternatif: Aydın / Kültür ve Siyaset Üzerine Yazılar – 1. Cilt en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
“Bana kim olduğumu ve neden bu kadar sık değiştiğimi sormayın” Foucault
Sayfa 218 - Kırmızı, 2013Kitabı okudu
Bugün ülkemizde sağlam, tutarlı bir “aydınlar birliğinin varlığı sözkonusu edilemiyorsa bu, dün, böyle bir birliktelik oluşturulamadığı içindir. Türk aydınını ne yazık ki anti-faşist kaygılar bile birleştirememiştir yakın geçmişte. Bölüne bölüne yüzlerce tekkeye ayrışan bu topluluk, sonunda bütün gücünü yitirmiştir. 1950’lerin yazın dergilerinde Cemal Süreya, Muzaffer Erdost, Sezai Karakoç imzalarını aynı dergide, aynı sayıda, yanyana görebilirdiniz; 1980’lere gelindiğinde, bu üç ayrı çizginin ve nice başkalarının temsilcilerinin biribirilerine bir selâm borcu bile kalmamıştı.
Sayfa 20 - kırmuzı, 1993Kitabı okudu
Reklam
Atlas, yorgun düştüğünde, sırtındaki dünyayı boşluğa yuvarlayabilir. Oysa, çelişki bu ya, Atlas, eninde sonunda sırtında taşıdığı dünyanın dışında değildir.
Sayfa 21
Şiir merkezdedir. Victor Hugo değilse kişi, Allahın her günü şiir, iyi şiir yazamaz. Şairler düzyazıyla beslenmelidir. Düzyazı şiirin besinidir. Bir toplumun devletini yalnızca iktisatçılardan değil, şair ve yazar- larından da öğrenmeliyiz. “Dünyanın sonu geldi’ dedikleri türden bir durum yaşıyoruz, ama belki de gerçekten 'muerte’ değil bu. Birşeyler hazırlanıyor yeraltında, hazırlandığına varımla yoğumla inanıyorum. Yeryüzünde kenarın adamlarına, sürgünlere, ateş çocuklarına, “uzakları iyi bilen adamlara” bağlıyorum umudumu”. Octavia Paz, 1979
Sayfa 15 - kırmızı yayınevi, 2013Kitabı okudu
Orwell'in deyişiyle: "Bütün hayvanların eşit, bazı hayvanlarınsa daha eşit olduğu" bir tüneldeyiz. Karanlıkta gözlerimizi yummamız ya da açık tutmamız pek bir şey değiştirmez sanabiliriz -oysa bu yaygınlaşma yolundaki kanı göründüğü kadar doğru, sağlıklı değildir: Kişioğlunun gözü karanlıkta görmeye de alışabilir. Tek karanlığı kanıksamasın, ona katlanmasın, alışmasın.
Sayfa 19
Marx, Nietzsche'nin göremeyeceğini gördü: Tarih'in bir sınıf sa vaşımı motoruyla işlediğini. Nietzsche Marx'ın göremediğini gördü: XX'inci yüzyılın bir uluslar kavgası çağı olacağını ve iktidar olduğu yerde baskının oluştuğunu. Ama bağlamdan uzaklaşmayalım biz: Marx'ın ve Nietzsche'nin en temel benzerlikleri felsefeyi bir yaşam bilgisi kılmalarıdır çünkü. İkisi de Akademi'ye ters dönüp sözlerini yaşam dağarı oluşturmaya yöneltmişlerdir. İkisi de, içimizde ve dışımızda olagelenlere anlam bulma yolunda cayamayacağımız birer kaynak metindir şimdi; kişi leri unutalım artık.
Sayfa 186 - Kırmızı, 2013Kitabı okudu
Reklam
Türk aydınının sorunu bugün, Prospero mu Caliban mı olacağı sorusuna bitişik değildir. Çünkü, hiç değilse bir süre için, kimin için eylediğinden çok nasıl varlığını koruyabileceği üzerinde düşünmek zorundadır. Sorun, başka bir deyişle, sosyolojik bir kalıptan ontolojik bir kalıba dökülmüştür. Bu kaygının eşliğinde yapılması gereken ilk iş ise, belki de, gerçek aydının kimliğini soruşturmaktan, yarım aydını sorgulamaktan geçecektir.
Sayfa 19 - kırmızı, 2013Kitabı okudu
Aykırı'nın Savunucusu/"Gövde'nin "Tımar"ı
"...Deli'nin, sapkın'ın,suçlunun sözünde ne tür bir gerçek dile gelmektedir? Cemaatın güdüsel bir korunma telaşı içinde ham gerçekliğini eleverdiği aykırılıkların Tıp,Hukuk,Bürokrasi üçlüsünün oluşturduğu yepyeni düzenini geliştirme adına eritilmesi mücadelesi,XX. yüzyılda yeni reformlar aracılığıyla
Sayfa 257 - Ark YayıneviKitabı okudu
HER EDEBİYATÇIYA "SOĞUK" BİR BİLGİSAYAR ŞART!
Monitör muhabiri bana "Marquez, eğer bilgisayar daha önce çıkmış olsaydı üç misli daha fazla kitap yazardım, diyor, siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?" sorusunu yönelttiğinde, şöyle yanıtlamıştım: "Önce bizi Allah korumuştur, diyorum. Çünkü, Marquez'in yazdıkları bana kalırsa yeterlidir. Üç misli fazla yazıp da ortaya ne koyacaktı bilemiyorum". Edebiyat, niceliğin değil niteliğin öne çıktığı bir alandır. Ara işlemler, bir yazarin metni üzerinde daha koyu, ayrıntılı bir sonuç elde etmesine yol açabiliyor. Sözgelimi, aklınıza "çok sık mı 'bu' kullanıyorum acaba?" sorusu geldiğinde, bilgisayar bunun yanıtını çarçabuk veriyor.
Sayfa 139 - Kırmızı, 2013Kitabı okudu
“Kara Mizah, aydın kişinin tek lüksü dür" Breton
Sayfa 295 - Kırmızı, 2013Kitabı okudu
Reklam
"Kara Mizah, aydın kişinin tek lüksü dür". Breton
Sayfa 295 - Kırmızı, 2013Kitabı okudu
Bugün'ü anlamak yolunda, yarını düşünmek ya da düşlemek yolunda yapılacak ilk, temel iş Dün'ün koridorlarında yitmemektir bence. Bugün'ü Dün'den ayıran, onun tıpkıbasımı kılmayan ne, felse fenin varlık nedenini, amacını kollamak için başta bu soruyla karşı karşıya kalmak gerekiyor. Geçen yüzyılın ikinci yarısında, iki köktenci düşünür felsefenin düzlemini değiştirdiler. Marx ve Nietzsche. Şüphe yok ki, bu deği şimi hazırlayan pek çok etken vardı. Marx anglosakson iktisadının, Fransız toplumbiliminin, Alman felsefesinin bir bireşimiydi. Ricardo olmadan Kapital'i yazamazdı Marx: Darwin, Hegel, Feuerbach, Pro udhon olmadan marxçılık kurulamazdı. Nietzsche de öyle: Dün'üne dönüp, yeniden (oysa dönüştürerek) Sokrates'çe bir felsefe "inşa" et meye yöneldi o da. Marx ve Nietzsche: Bu iki biribirileriyle uzlaşma olanağı olma yan felsefe etkinliğinin birarada anılması Türkiye'de hemen hep bet bir yankı bırakıyor. Bir yanlış okuma Nietzsche'yi faşizmin memesi kıldı çünkü. Oysa, bir başka yanlış okuma da Marx'ı buyurgan, tek yetkeci, tek-merkezci uygulamanın memesi kılıyor. Avaz avaz bağır madan usul usul düşünelim: Metinlere gidelim durmadan. Sonra da çağa, dünyaya, kendimize bakalım. Neden "ibne hakem" diye bağı riyoruz; neden Şili, Afganistan; neden ezilmek istemiyoruz, neden, buna karşılık, ilk fırsatta eziyoruz?
Sayfa 185 - Kırmızı, 2013Kitabı okudu
İslâm'ın birikimi, Paul Ricoeur'ün deyimiyle "kültür deposu", Anadolu'daki yaşam üslubunu derin bir biçimde etkilemiştir; yaşantı katmanlarında, günübirlikte ve uzun atımda aynı muslukların önün de sık sık karşılaşırız: Kimi su içer, kimi yıkanır, kimi abdest alır. İslâm'ın da, öteki öğretilerde olduğu gibi, kalkan yapıldığı yerlerde dolaşmayı sevmiyorum. Kurumsallaşmış, iktidara yönelmiş düşünce benim gözümde "fark" barındırmaz. İnanan kimseye yaklaşmaktan korkmam da, öteki inan'ları yıkmayı, kendi inancını aşılamayı ilk hedef sayanı yanıma yöreme alıştırmak istemem. Yazında, sanatta da öyle. "Oyunu öldükten sonra kullanan"lara yakınlık duyuyorum; Anlam'ı sıkıştırmaya, kalıba almaya, tekelleştirmeye yönelen kişilerin kaynağa gittiklerinde bulacakları, bence, kurumuş damarlardır.
Sayfa 85 - Kırmızı, 2013Kitabı okudu
Batı düşüncesi, Batı sanatıyla ilgilenmek, onlarla sağlıklı ilişkiler kurmak "alafrangalık" değildir. Türk aydınının ezik olması için neden yoktur artık; yıllardır "azgelişmişlik" ve "yerlilik" masallarıyla Batı'ya karşı anlamsız biçimde dişbiledik. "Biz de batılıyız" demek zorunda değiliz hiç mi hiç; Orta-Doğu'luyuz, Üçüncü Dünya'lıyız desek de, buna karşılık, Batı ile söyleşmemizi engelleyen ne var? Feodal dik kafalılık ile üstünü örtmeye çalıştığımız bir imparatorluk zaafından başka? Osmanlıdan, İslâm kültüründen, Akdeniz uygarlıklarından ve Batı kültüründen aldıklarımızla bir "bütün" oluştu artık. Bu bü tünü sökmek kolay değil elbette, iyiden iyiye saydamlaştırmak hiç değil; ama, nasıl geleneğimizi öğrenebiliyorsak, geleceğimizi de ku rabiliriz. Bunun yolu kültürü ve düşünceyi, yaratmayı ve yaratılan larla beslenmeyi dikenli tel ile kuşatmaktan geçmiyor.
Sayfa 44 - Kırmızı,2013Kitabı okudu
Aydını aydın olmayandan ayıran belirleyici ölçütlerden biri de, onun çıkarlarına değil değerlerine sıkısıkıya sarılıp, yeri geldiğinde birincilerin aleyhine ikincileri köktenci biçimde savunmuş, savunuyor olması değil midir?
Sayfa 25
84 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.