Murad Han validesini bir gecede yedi kere nine eyledi.
Aman Tanrım!
Bir gecede yedi kere!
Kaç kadınla yatıyordu Padişah?
Yok canım, dedi kendi kendine. Doğru olamaz. Bir şeyi yanlış anladım yine herhalde.
Bir gece, yedi kere!
"Safiye, gözlerini yerden kaldırıp Murad' ın kara gözlerine dalgın dalgın baktı. Bakışları kenetlendi. Erkeğin gözlerindeki yangını gördü. Vurdum seni Osmanoğlu, diye geçirdi aklından. Tam kalbinden vurdum hem de."
Gönlünüzde bir zerrecik dahi olsa yerimiz varsa, dileğimiz ve duamız, güneşe sevdalanmış pervanenin kalbinde kanayıp duran hicran yarasını, yeniden tebessüm eylediğiniz haberiyle sarmanızdır.
Güneş ve yıldızların sahibi de odur. Aleme can veren güneşi tek yaratmış da , yıldızları serpiştirivermiş semaya. Güneş kudret, yıldızlar gecenin süsüdür. Gün ışıdı mı hepsi kaçışır. Çünkü güneşin ışığında kaybolmaya mahkum olduklarını bilirler. Demem o ki milyarlarca yıldız var. Biri parlamazsa öteki şavkır.
Toprak sağlamdı, mertti. Bastın mı, orada olduğunu hissettirirdi. Gizlisi saklısı da yoktu. Can versen bağrını açardı. Yattığın yer belli olsun, gelip geçen dua etsin diye de üstüne bir taş dikerlerse, kıyamete kadar korurdu onu. Neyi varsa ortadaydı toprağın. Deniz öyle mi, diye homurdandı içinden. Orada olduğunu görürsün ama aslında yoktur. Kollarını açmış adamı yutmaya hazırdır. Sinsidir. Sakin sakin çırpınmasına bakıp aldanırsın. Birden çıldırıverir. Ne tutunacak dal bırakır adama ne alacak bir soluk hava. Ölecek olsan, bir kabirlik yer bile açmaz sana.