***
Köroğlu birden kendini çekip; “Bu da nedir?” diye hayretle sordu. “Buna tüfek denir” dedi adam; bununla hiç zorlanmadan kendini koruyabilirsin ”
Köroğlu, ortası delik bu demir silahı incelerken adam da onun nasıl kullanılacağını anlattı.
“Bununla bir hedefi uzaktan vurabilirsin, hem de çok uzaktan” dedi.
“Yani o kişi seni görmeden, kendini savunmaya fırsat bulmadan, öyle mi?” diye sordu Köroğlu. “Evet” dedi adam.
“Peki bu yiğitliğe yakışır mı?” dedi Köroğlu. Tüfeği havaya doğrultup ateş etti.
Anladı ki artık dünya eski dünya olmayacaktı; kılıçlar birbirine çarpmayacak, ok lar havada uçuşmayacaktı. Bileği güçlü olan değil, bu delik demiri elinde tutan kazanacaktı.
O tarihlerde Anadolu’da Hıristiyan beyleri, ordularını oluşturmaya başlamıştır. Şerif Hızır, bu orduya karşı savaşa başlar. Biri
Hüseyinilerin biri de Hasanilerin alameti olan kızıl ve yeşil sarığını giyer, eline de şehadet kınasını yakar.
Benden selam olsun Bolu Beyi’ne
Çıkıp şu dağlara yaslanmalıdır
At kişnemesinden kalkan sesinden
Dağlar seda verip seslenmelidir
Düşman geldi tabur tabur dizildi
Alnımıza kara yazı yazıldı
Tüfek icad oldu mertlik bozuldu
Eğri kılıç kında paslanmalıdır
Köroğlu düşer mi yine şanından
Ayırır çoğunu er meydanından
Kırat köpüğünden düşman kanından
Çevrem dolup şalvar ıslanmalıdır