Bu kitap, bir yönüyle bilişim tarihimize dair kollektif bellek yaratma çabasının ürünü ise de, bir yandan da düne emek verip bugünün şekillenmesinde alınteri olanlara saygımızı ifade edebilmemizin bir aracı. Bir diğer deyişle, bilişimi sağlıklı bir şekilde ülke kalkınmasının emrine amade kılmak için çaba sarfedenlerin, yıllar önce yazdıkları kodu, ürettikleri hizmetleri farkında olmadan bugün bir yerlerde bir şekilde kullandığımız ustalarımızın, eğitmenlerimizin, bu uğurda uykularından, gençliklerinden fedakarlık edenlerin, demokratik taleplerinin mücadelesini verenlerin haklarını teslim etmenin bir yolu...
Bu nedenle, bu kitap, sağlıklı bir gelecek perspektifine, yarına varmak isteyenler için de vazgeçilmez bir "dün bilgisi" temeli anlamına geliyor. Dün, çok uzun bir "dün" olmasa da, bu alanın ilk temsilcilerinden bazılarını geçen zaman içinde yitirdik bile. Bu, bilişim tarihimizin bir dönemine dair tanıklığın, anıların bazen bilgi ve belgelerle de beraber bir daha geri gelmemek üzere yitip gittiği anlamına geliyor.
Eğer bilişim, Türkiye için bir kalkınma ufkunun, bir yarın tasavvurunun en güçlü araçlarından biri ise, "dün bilgisi"nin gelecek kuşaklara aktarımı, bu ufkun sürekliliği açısından sizce de önemli değil mi?