Hermenötik Bir Deneyim Kur'an Tedkikleri 2

Anlamın Buharlaşması Ve Kur'an

Dücane Cündioğlu

Anlamın Buharlaşması Ve Kur'an Posts

You can find Anlamın Buharlaşması Ve Kur'an books, Anlamın Buharlaşması Ve Kur'an quotes and quotes, Anlamın Buharlaşması Ve Kur'an authors, Anlamın Buharlaşması Ve Kur'an reviews and reviews on 1000Kitap.
214 syf.
·
Not rated
Genel olarak güzel kitaplar ama aslında birkaç kitap aynı eksen etrafında döndüğü kanaatindeyim. Yani bu konuda bir kitabın yazılmış olması bence yeterli olması lazım idi ama özellikle isimleri birbirine yakın olduğu halde birden fazla kitabın basılması bana çok mantıklı gelmiyor.
Anlamın Buharlaşması Ve Kur'an
Anlamın Buharlaşması Ve Kur'anDücane Cündioğlu · Kitabevi Yayınları · 0146 okunma
Anlam, metnin mevsukiyet ve bağlamın sıhhati ile temin edildiğinden, dolaylı (ikincil) muhataplar, anlam'ı bu ilişkinin paranteze aldığı zeminde zabt u rabt etmek zorundadırlar. Bu zemin ortadan kalktığında, anlam genişlemeye, genişledikçe de buharlaşmaya başlar; sonunda da uçup gider. Bu zemin ortada olmadığında, hiçbir zeka, anlam'ı aslına irca edemez, sadece tahmin edebilir. Anlam tahmin edilmeye başlanırsa, söz'ün ardındaki iradenin yerini, dolaylı muhatapların arzuları, beklentileri alır ve bu takdirde söz'ün bir muradı kalmaz. Sözün bir muradı kalmayınca da en nihayet söz'ün kendisi ortadan kalkar.
Reklam
"bir dili (=lisan'ı), dilde, dille ifade edilmiş bir sözü (kelam'ı) anlama'nın, sözün sahibinin, sözün ait olduğu dilin bütünlüğü içerisinde ve tabiatıyla o dilin imkanları çerçevesinde dile getirdiği muradı anlamak demek olduğunu söyleyebiliriz. Anlama (anlaşma), burada dilin imkanlarıyla gerçekleşmekte, sözün muradı -kaçınılmaz olarak- dilsel bir forma bürünmektedir. Maksatlar dilsel bir forma büründüklerinde, tarihin konusu olmaktan kaçamazlar. Tarihin konusu olan her şey gibi, söz de sözcükler de artık sadece dilsel değil, aynı zamanda tarihsel bir nitelik kazanırlar. Sözün ilk muhatapları tarihte kaldığında, tarihe karıştığında, anlam bu sefer metin (text) ile bağlam (context) arasındaki ilişkide tezahür eder.
Anlama faaliyetinin sonucunda, anlam kendisini iletenin muradına uygun bir biçimde tesbit edilemediği ve bildirimde bulunanın murada aynıyla irade edildiği gibi kavranamamışsa, anlayan özne, anlamın yapısına onu çözmek üzere değil, onu yeniden ve fkat bu sefer kendine özgü bir biçimde kurmak (daha doğrusu "tahrib etmek") üzere dahil olmuş demektir. Bildirimde bulunanın muradına tekabül etmeyen bu kurgu "anla(ş)manın" ilkelerine riayet etmediği için açıkça saymacadır, sahtedir. Bu tesbit, anlama'nın bir yeniden gerçekleştirme olduğunu yadsımıyor, sadece bu yeniden gerçekleştirme'nin sınırlarını çiziyor, aslına uygun bir tekrarlama'nın ötesine gittiği takdirde haddini tecavüz edeceğini söylüyor.
Sözün sahibinin ne söylemek istediğini bir kenara iterek sadece ne söylemişse onunla ilgilenmek, anlayan öznenin anlamı tayinde kendisini tek yetkilil olarak ilan etmesinde başka bir mana ifade etmez; zira ortada bir söylenen (metin) ve bir de söylenmek isteneni kâle almaksızın onu anlayabileceğini iddia eden muhatab bulunmaktadır. Oysa metnın ardında anlamı metne yükleyen, bir şey söylemek isteyen özne vardrı e bu nedenle anlam, sözün sahibinin muradı dikkate alınmaksızın tayin edilemez, sadece çoğalır; bu takdirde "anlatılmak isten" (murad) kaybolur ve ortalığı "anlaşılmak istenen(ler)" sarar.
Dil'in genel bilgisi (muvadaa) ile sözün sahibinin muradı (kast-ı mütekellim) arasındaki ilişkinin sınırları (bağlam) bilindiği takdirde ancak doğru anlam kendisini ifşa eder; zira bu sınır doğru çizilemediğinde (bu iki ilkeden biri ihmal edildiğinde) ya da sözün sahibinin kurduğu yapı ve bütünlük, muhatab tarafından aslına uygun bir biçimde inşa edilmek yerine tahrib edildiğinde kimsenin kuşkusu olmasın ki anlam buharlaşıp yok olur.
Reklam
216 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.