Alfred Kazin, Thomas Mann'ın bir zamanlar Kafka'nın bir romanını Einstein'a ödünç verdiğini ve Einstein'ın kitabı geri getirdiğinde, "Okuyamadım bu kitabı. İnsan beyni bu derece karmaşık değil!" dediğini anlatıyor.²
Bana, ıssız bir adaya düşmüş olsam yanıma hangi kitabı alacağımı soranlara şu yanıtı veriyorum: "Telefon rehberi; rehberdeki bütün o karakterlerle sonsuz öyküler yaratabilirim.”
(...) zamansal belirsizliği nedeniyle hikâye bileşik zamanı, rüyaların ya da kâbusların anlatıldığı zamandır. Aynı zamanda da masalların anlatıldığı zamandır; once upon a time (...)
ORMANDA OYALANMAK
Proust'un A la Recherche du Temps Perdu'sünü Ollendorf Yayınevi adına geri çevirirken Mösyö Humblot adlı bir zat şunları yazmıştı: "Belki anlama özürlüyümdür, ancak bir beyefendinin uykuya dalmadan önce yatakta bir o yana bir bu yana döndüğünü anlatmaya neden otuz sayfa ayırmış olduğunu bir türlü kavrayabilmiş değilim."
Hızlılığı övdüğünde Calvino'nun şu uyarıda bulunması gerçekten de çok yerindeydi: "Bununla, hızlılığın kendi içinde bir değer olduğunu söylemek istemiyorum: Anlatısal zaman geciktirici, çevrimsel veya durağan olabilir... Hızlılıkla ilgili bu savunmada, oyalanmanın zevklerini yadsımayı düşünmüyorum." Öyle olmasa, Proust'u edebiyat Panteonu'na kabul edemezdik.