Sessizlik; güçsüzlüğün, erkek mıntıkasında yaşamanın, tecavüzün, tacizin, baskınların, bombalamaların yol açtığı derin bir yasa. Sessizliğin kırıldığı, konuşmanın ilk adımlarının duyulduğu anlarda Birlik'teki tüm kadınlar, konuşanı sadece dinlerler. Beklerler. O an çok önemlidir. Birazdan sıcak çorbanın kokusunu duyacak, derin bir nefesi içimize çekip çırpınan sözcükleri içecekmiş gibi dinginleşiriz. Kötülüğün içinden çıkan iyilik böyle yol buluyor kendine...
Artık sessizlik kuşatması bertaraf edilebilir belki... Kadın konuşmaya başladığında, kendisinin susturulmayacağına emin olana kadar dinleriz. Bu bazen yıllarımızı alır.
Kadının tekrar susmasından çok korkarız.
Soy sop da karışık biraz. Kimine göre Türk kimine göre Ermeni. Kimine göre ibneyim kimine göre gey Babama göre işe güce yaramaz biriyim, işsizim. Kim olduğunuz önemlidir, bunu bilmemek zaten ölüm demektir. Ama ben kesinlikle intihar etmek istemiyorum, yaşamayı seviyorum hatta. Bir gün atlayacağım Kızılay'daki binanın tepesinden, kitabeviyle, zincir mağazanın arasında kalan boşluğa. Yarı uçar gibi atlamam gerek, hesap yapıyorum, az kaldı. Uçmak istiyorum, ölmek değil...
Başlangıçta sık sık düşünüyordum ihtihar etmeyi. Öldükten sonra beni anacakların sevgisinin bir anlamı olup olmadığını sorguladım. Hasta olmadığıma, işgal edildiğime karar verdim. Kendimi cezalandırmak ya da kasıtlı olarak bu dünyadan ayrılmak da anlamsızdı. Kimseden öç almak istemedim ama özkıyım heyecanını hep hissettim.
"Birine kendinizi anlatmaya, açmaya başlarsanız saldırıya da açık hale gelirsiniz. Kurnaz ve içten pazarlıklı olanlar her daim dinler, cephane toplar."