Bir papaz, bir imam ve bir de haham bir araya gelmişler. Doğal olarak herkes kendi dinini savunmuş. Bu savunmalar, sonunda ağız kavgasına dönüşmüş. Papaz demiş ki "Ulan imam, Allah, gökteki yıldızlar, ağaçlardaki yapraklar kadar, tüm Müslümanların belasını versin" imam da karşılık olarak, "Ulan kafir papaz, Allah yeryüzündeki tüm taş ve toprak zerreleri kadar senin ve Hıristiyanların belasını versin" demiş. Haham ise susuyormuş. Haham efendi siz de bir şeyler söyleyin diye diretmişler. Haham, "Efendiler, biz fakir bir ulususuz, kimseye beddua etmeyiz. Ancak başkalarının her bedduasına ise amin deriz
Gülümser konuşmasında; barışın, beraberliğin dizeleri diziliydi. Bakışında ve ses tonunda öfke yoktu. Onun içindir ki, can dostu çınar yazar Yaşar Kemal, ona "Öfkesiz Kürt" lakabını uygun görmüştü.
musa beg için
musa anter çağımızda
yeni bir selahaddin-i eyubi’ydi
onun ipek kesen kılıcı varsa
musa beg'in türkçesi
ve de o güzelim kurmancisi vardı
herkesin yaya gittiği yerde
o filinta bacaklarıyla koşardı
musa peygamberin kızıldeniz’in
dalgaları arasından nasıl ulaştıysa
o da kardaşlıkla
dünya kardaşlığıyla
ulaştı karşı kıyıya
musa beg için akan göz yaşları
yediveren mermilerdir
birer birer
can yücel
Duruşmada yargıç kendisine “ memleket bölüyormuşsun” Şeklinde bir soru yöneltti kendisi de cevaben, gayet soğukkanlılıkla; “Niye bu memleketi hıyar mıdır ikiye böleyim” Şeklinde kendisine has bir üslupla tarihi cevabını verdi.