Arzu Gökkuşağı - Boal'in Tiyatro ve Terapi Metodu

Augusto Boal

Arzu Gökkuşağı - Boal'in Tiyatro ve Terapi Metodu Gönderileri

Arzu Gökkuşağı - Boal'in Tiyatro ve Terapi Metodu kitaplarını, Arzu Gökkuşağı - Boal'in Tiyatro ve Terapi Metodu sözleri ve alıntılarını, Arzu Gökkuşağı - Boal'in Tiyatro ve Terapi Metodu yazarlarını, Arzu Gökkuşağı - Boal'in Tiyatro ve Terapi Metodu yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Ezen kişi, ezilen kişide iki tür tepki yaratır: boyun eğme ve yıkma. Ezilen her kişi boyun eğdirilmiş bir yıkıcıdır. Boyun eğiş onun Kafadaki Polis'idir, onun introjeksiyonudur. Ama aynı şekilde diğer öğeyi, yıkıcılığı da taşır. Amacımız ilkini yok ederek bu ikincisini harekete geçirmektir.
'Ben' kimdir? Kişi mi, kişilik mi, yoksa personaj mı? Karar vermek bizim için çok kolaydır -kaderci bir biçimde­ neysek oyuz, nokta, hikayenin sonu. Ama aynı zamanda -daha yaratıcı bir biçimde- oyun kağıtlarının yeniden dağıtılabileceğinii hayal edebiliriz . Bu olasılılıklar dansında, farklı güçler farklı zamanlar­da sahneye çıkarlar -potansiyel olan eyleme dönüşebilir.
Reklam
Bir oyuncu olmak tehlikelidir, evet, ama neden? Çün­kü aranan katarsis kaçınılmaz değildir. Mesleğinin ona verdiği tüm güvenliğe, tiyatronun ritüelleri tarafından sağlanan tüm korumaya, neyin kurgusal neyin gerçek ol­duğuyla ilgili geliştirilmiş tüm teorilere rağmen, bunların hiçbiri bir gün, uyandırılan bu kişiliklerin (karakterlerin, personajların) sessizce uyumaya gitmeyi reddetmeleri, bu aslanların ruhumuzun hayvanat bahçelerine geri dönmeyi reddetmeleri olasılığını engelleyemez.
Hepimizin, kendi kişisinin zoraki bir indirgemesi olan bir kişiliği vardır. Bunların ilki bir düdüklü tencerede kay­nar, ikincisi güvenlik sübabından kaçar. Ve böylelikle, neredeyse mükemmel bir şekilde idare ederiz. Kendimizin sadece hoşgörülebilir olan tarafıymışız gibi davrandığımızdan, geride kalanı dikkatli biçimde saklı tutarız . Oysa kaynama noktasında hem şeytanlarımız hem de azizleri­miz canlı kalır, hem de oldukça canlı ; ve varlıklarını bazı semptomlar, ülser, döküntü ya da daha kötü başka gös­tergeler aracılığıyla açığa çıkarırlar. Yine de, tüm dış görünüşümüzle hepimiz sağlıklı, gülümseyen insanlarızdır.
Tüm olasılıklar içimizde ve bu potansiyeli bütün ola­rak açığa çıkarmamız imkansız. İçimizde her şey vardır. Biz bir kişiyiz . Ama bu kişi, biçim ve yüzlerin çeşitliliğiyle öylesine zengin, öylesine güçlü ve öylesine derindir ki onu küçültmek zorunda kalırız. İfade ve eylem özgürlüğümü­ze uyguladığımız bu bastırma iki nedenden dolayı ortaya çıkar: dışsal, toplumsal zorlama ve/veya içsel, etik tercih. Korku ve fazilet. Binlerce şeyi yaparım ya da yapmam , bin­lerce farklı şekilde davranırım ya da davranmam; çünkü beni böyle olmaya zorlayan ya da şöyle olmaktan alıkoyan toplumsal etkenlerle kısıtlanırım.
Bilinçdışını bir düdüklü tencereye benzetebiliriz. Tüm şeytani işler onun içinde pişer: Tüm azizler, tüm günahlar, tüm erdemler, bunların hepsi eyleme dönüşmeden potansiyel olarak vardırlar. Hepimizin içinde, diğer tüm erkek­lerin ve tüm kadınların sahip olduğu her şey vardır; Eros ve Thanatos. Hepimizde sadakat ve ihanet, cesaret ve kor­kaklık , kahramanlık ve korku vardır. Kendimiz ve diğerleri için yaşamı ve ölümü isteriz. Bir düdüklü tencerede saf bir potansiyel olarak kaynayan her tür şeye sahibiz . İçimizde tam bir olasılıklar serveti gizli ! Ve bunun hakkında çok az şey biliriz, neye sahip olduğumuz hakkında çok az bilgiye sahibiz ve ne olduğumuzla ilgili neredeyse hiçbir şey bil­miyoruz !
Reklam