Birden canlanan sesleriyle, kuşlar gene ötüşmeğe başladılar. Fakat bu, gittik-çe sonu yaklaşan ötüşleridir. Kimbilir Teşrin sonunda bunların çoğu hangi uzak diyarlara sefer edecekler ve yalnız kargalarla martılar Adalarına sadık kalacaklar. O zaman, ancak Dil’in ucuna giden son Ada âşıklarıdır ki, martı-ların plaja karşı tâ dipteki kayalıkta, canlı köpükler gibi, eskisinden daha çıl-gın, daha ürkek toplandıklarını görür ve haykırışlarında daha acı bir ses, bir keskinlik bulurlar. Bu, martıların sonbahar hüznüdür. Kargalarsa kışın bile bu çamlıklarını bırakmazlar, yalnız her sabah güneş doğmadan uzaklara, İzmit tarafına uçup giderler, sonra akşam olup da güneş batınca, Maltepe yukarısın-dan denizi aşıp gelirler ve bir müddet Nizam’ın üstünde kulak yırtıcı, telaşlı çığlıklarla siyah, geniş bir halka olup boşlukta sallandıktan sonra kimi öteye beriye dağılır, fakat asıl kara ordu İsa tepesinin çamlıklarına iner. Birçoğunun yuvası, orada, şato biçimindeki yüksek ve metruk binanın damı ve üst katıdır.
(Kitaptan)