Aşıklar Yolunun Yolcuları

Halit Fahri Ozansoy

Aşıklar Yolunun Yolcuları Hakkında

Aşıklar Yolunun Yolcuları konusu, istatistikler, fiyatları ve daha fazlası burada.
0/10
0 Kişi
5
Okunma
1
Beğeni
802
Görüntülenme

Hakkında

Birden canlanan sesleriyle, kuşlar gene ötüşmeğe başladılar. Fakat bu, gittik-çe sonu yaklaşan ötüşleridir. Kimbilir Teşrin sonunda bunların çoğu hangi uzak diyarlara sefer edecekler ve yalnız kargalarla martılar Adalarına sadık kalacaklar. O zaman, ancak Dil’in ucuna giden son Ada âşıklarıdır ki, martı-ların plaja karşı tâ dipteki kayalıkta, canlı köpükler gibi, eskisinden daha çıl-gın, daha ürkek toplandıklarını görür ve haykırışlarında daha acı bir ses, bir keskinlik bulurlar. Bu, martıların sonbahar hüznüdür. Kargalarsa kışın bile bu çamlıklarını bırakmazlar, yalnız her sabah güneş doğmadan uzaklara, İzmit tarafına uçup giderler, sonra akşam olup da güneş batınca, Maltepe yukarısın-dan denizi aşıp gelirler ve bir müddet Nizam’ın üstünde kulak yırtıcı, telaşlı çığlıklarla siyah, geniş bir halka olup boşlukta sallandıktan sonra kimi öteye beriye dağılır, fakat asıl kara ordu İsa tepesinin çamlıklarına iner. Birçoğunun yuvası, orada, şato biçimindeki yüksek ve metruk binanın damı ve üst katıdır. (Kitaptan)
Türler:
Tahmini Okuma Süresi: 7 sa. 25 dk.Sayfa Sayısı: 262Basım Tarihi: 1939Yayınevi: Kanaat Kitabevi Yayınları
Ülke: TürkiyeDil: TürkçeFormat: Karton kapak
Reklam

Yazar Hakkında

Halit Fahri Ozansoy
Halit Fahri OzansoyYazar · 8 kitap
1891 yılında İstanbul'da dünyaya geldi. Babası tıp, tarih, tiyatro ve şiir olarak basılı pek çok eseri bulunan Mehmed Fahri Paşa[1], annesi Zehra Hanım’dır. Ailesi ona Mehmet Halit ismini verdi. İkinci ismi olan Halit’in yanına babasının ikinci ismi Fahri’yi ekleyerekHalit Fahri adını kendisi oluşturmuştur.[2] Yedi yaşında iken annesini veremden kaybetti. Şair Ziya Gökalp'in teyzesinin torunu ve Süleyman Nazif'in yeğeni olan Halit Fahri, şiir ve yazı yazma zevkini ailesinden aldı. Zeyrek, Vefa semtlerindeki mahalle mekteplerinde ve Sultanahmet'teki Tefeyyüz Mektebi'ndeki ilk öğretimden sonra Bakırköy Rüşdiyesi'ni bitirdi (1904) ve Mekteb-i Sultanî'de yatılı okumaya başladı. Hastalık nedeniyle öğrenimine ara vermek zorunda kaldı. Filibe’deki amcasının yanına gidip 15 ay kaplıca tedavisi gördükten sonra tekrar okula döndü. Bu dönemde okul müdürlüğüne Tevfik Fikret gelmişti.[3] Türkçe öğretmeni Ali Kami Bey ve okul müdürü Tevfik Fikret sayesinde edebiyata ilgisi gelişti. İlk yazısı "Facia-i Beşerden Bir Levha" başlığıyla Mart 1910 tarihli Tiraje dergisinde yayımlandı. 1911 yılında tasdikname alarak Mekteb-i Sultani’den ayrıldı ve İstanbul Darülfünu’nda Fransız Dili şubesinde devam etti; ancak bu okulu bitirmedi. [1] Halit Fahri, bu dönemde aruz ölçüsüyle ve Fecr-i Âti sanat topluluğunun etkisi ile şiir yazmaktaydı. İlk şiiri "Mazideki Aşk İçin Sana" 1912'de Rübab dergisinde yayımlandı. Aynı yıl ilk şiir kitabı Rüya yayımlandı. 22 sayfalık bu kitabı babasına ithaf etmiştir.[2] 1914’te Darülbeday-i Osmaniye sınavını kazanarak tiyatro bölümüne kaydoldu; kısa bir öğrencilik döneminden sonra aynı okulda öğretmen yardımcılığına getirildi. Hem öğrencilik hem öğretmenlik yapamayacağını anlayınca öğrenciliği bıraktı. Oyunculuk merakı çevresinde onay görmediği için[2] kısa bir süre sonra Darülbedayi’den tamamen ayrılan Halit Fahri, 1914’te Müdafaa-i Milliye Cemiyeti’ne bağlı olarak kurulan Milli Türk Cemiyeti’nin kuruluşunda görev alarak cemiyetin yöneticileri arasında bulunmuştur. İlk evliliğini 1915’da Neyyire Hanım’la yaptı. Ertesi yıl Gavsi adında bir erkek çocukları olan çift, birkaç yıl sonra ayrılmıştır. Şair, 1915 yılında Talat Paşa’nın daveti ile Çanakkale Cephesini ziyaret eden şairler arasında yer aldış ve izlenimlerini Cenk Duyguları (1917) adıyla kitaplaştırdı 1916’da Baykuş adlı manzum piyesi yazarak tanındı. Baykuş, Darülbedayi’nin sahnelediği ilk Türk tiyatro oyunu oldu.[1] Halit Fahri, hayatı boyunca bu alanda sistemli bir düzen içinde eser vermeyi sürdürmüştür. 1916 yılında sınavla öğretmenlik hakkı aldı ve Muğla Lisesi'ne edebiyat öğretmeni olarak atandı. Bir yıl Muğla’da, bir yıl Konya'da çalıştıktan sonra İstanbul'a döndü. Kırk yıl süreyle İstanbul’un çeşitli okullarda edebiyat öğretmenliği yaptı. Öğretmenliğin yanında yayın hayatını da sürdüren Halit Fahri, ilk şiirinin yayımlandığı Rübab dergisinde bir süre düzenli olarak yazılar yayımlamayı sürdürmüş; daha sonra arkadaşları ile Kehkeşan dergisine ardından Şehbal dergisine geçmişti. Bu arada dönemin önde gelen edebiyat dergisiServet-i Fünun’da Bağdad adlı şiirini yayımlatmayı başardı. 1917’deZiya Gökalp, Ömer Seyfettin gibi Türkçülerin etkisiyle hece vezninde şiirler yazdı. Hece vezninde şiirleri Yeni Mecmua, Talebe Defteri, Türk Kadını gibi dergilerde yayımlandı. İkinci şiir kitabı Cenk Duygularını (1917)yayımladıktan sonra tekrar aruza yönelen Halit Fahri, düzenli aralıklarla yedi şiir kitabı daha çıkarmış ve sonra şiir kitabı yayımlamaya uzun bir ara vermiştir. 1919’da dayısı Ahmet Kadri Bey’in gazetesi Alemdar’da çalışmaya başladı. Çok geçmeden Alemdar’dan ayrılıp kendi dergisi Şair Nedim’i çıkarmaya başladı. Haftalık bir dergi olan Şair Nedim, 18 sayı çıkabilmiştir. Reşat Nuri Güntekin, Faruk Nafiz Çamlıbel, Selahattin Enis gibi şair ve yazarların ilk yazıları bu dergide yayımlandı. Beklenilenin çok üstünde ilgi gören dergi, İzmir'in işgali üzerine kapandı. [2] Halit Fahri, dergisini kapatmak zorunda kalınca yazılarını İfham, Büyük Mecmua ve Peyam-ı Sabah’ta yayımlamaya başladı. Diğer memurlar gibi öğretmenler de maaşlarını alamadığından çeşitli gazetelere yazdığı makalelerden aldığı para ile geçimini sağlamaya çalıştı. Servet-i Fünun, İnci, Ümit dergilerinde manzumeler yayımladı. 1920’de Yeni Mecmua’da Aruza Veda başlıklı şiirini yayımlayarak Beş Hececiler arasına katıldı. 1921’de Ali Zoti ailesinden Aliye Hanım’la ikinci evliliğini yaptı. Bu evlilikten iki üvey kızı (Güzin ve Melahat) oldu. 1926 yılında Servet-i Fünun dergisinin yazı işleri müdürlüğünü devraldı. Fikir ve Sanat Aleminden Haberler sütununda yazmayı 1943’e kadar sürdürdü. Derginin sahibi Ahmet İhsan Bey’in ölümünden sonra Servet-i Fünun’dan istifa etmiştir. 1937’de başladığı Son Posta gazetesindeki haftalık yazılarını ise 1951’e kadar sürdürdü. 1953 yılında devlet Fransızca dil imtihanını kazanıp Fransa ve İtalya’ya gitti. 1955 yılında Şehir Tiyatroları Dergisinin yazı işleri müdürlüğünü üstlenen Ozansoy, 1956 yılında yaş haddi nedeniyle öğretmenlikten emekli oldu ve gazeteciliğe daha çok ağırlık verdi. 1962’de eşinin vefatı üzerine bunalıma girip hastalandı.[2]İlk dokuz şiir kitabını ardı ardına yayımlamış, 1936’da yayımladığı Sulara Dalan Gözler’den sonra şiir kitaplarına 26 yıllık ara vermişti. Eşi için yazdığı şiirlerini topladığı Hep Onun İçin adlı şiir kitabını 1962’de çıkardı.[2] 1964’te son şiir kitabın Sonsuz Gecelerin Ötesindeyi yayımladı. Ömrünün son yıllarını Kızıltoprak’ta geçirdi. Ayrıca yirmi yol boyunca yazları Büyükada’daki yazlığında geçirmiştir.[2] Fransız Ankara büyükelçisi, Fransızca’dan yaptığı tercümeler ve Fransız kültürüne katkılarından ötürü kendisine 1969 yılı sonunda Milli Liyakat Nişanı ve şövalye payesi verdi.[2] Şair, 23 Şubat 1971’de İstanbul’da kalp krizinden hayatını kaybetti. Vasiyeti gereği Türkçe kitapları Beyazıt Devlet Kütüphanesi’ne, Fransızca kitapları Galatasaray Lisesi’ne verilmiştir.[4] Cenazesi Zincirlikuyu Mezarlığı’na defnedimiştir.