Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Ordu ve Toplum Araştırmaları

Askerî Sosyoloji

Barış Ateş

Askerî Sosyoloji Gönderileri

Askerî Sosyoloji kitaplarını, Askerî Sosyoloji sözleri ve alıntılarını, Askerî Sosyoloji yazarlarını, Askerî Sosyoloji yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Doğal afet ve yardım görevleri de ordu-toplum ilişkisinin bir bileşenidir. Toplumlar ordunun zor zamanlarda yanlarında olmasını umut ederler. Deprem, afet, yangın gibi olaylarda ordunun tepki vermemesi veya zamanında yardıma gelmemesi eleştiri konusu olmuştur. Bu nedenden dolayı birçok ordu afetlere müdahale birimleri kurmuştur. Türkiye'de 1999 depreminden sonra kurulan doğal afet arama-kurtarma timleri bunun somut örneğidir. Bu örnek ordunun toplumun etkisinden istese bile kopamayacağını göstermektedir.
Sayfa 109 - Selenge Yayınları
Mesela Hollanda'da terfiler liyakate dayalı olarak verilir. Terfiye hak kazandığını düşünen subay bu konuyla görevlendirilmiş bir komisyona başvurur ve değerlendirme sonucunda uygun görülürse üst rütbeye terfi eder. Bu durumda ilgili komisyonun gece-gündüz terfi dosyalarını incelemek zorunda kaldığı yani subayların komisyonun kapısında uzun bir kuyruk oluşturduğu düşünülebilir. Halbuki terfi sırası geldiği halde komisyona başvurmayan subaylar da vardır. Yarbay ve üstü rütbede ordu artık fazla mesai ücreti ödemediği için komisyona başvurmayan binbaşılar bunun en bariz örneğidir. Halbuki Türkiye gibi bir çok ülkede bunun tam tersi bir yaklaşı vardır ve akranlarından daha önce terfi etmek bir yarışa dönmüştür.
Sayfa 103 - Selenge Yayınları
Reklam
Kariyer yönetiminin önemli bir bileşeni terfi sistemidir. Genelde ikiye ayrılır: kıdeme dayalı terfi (seniority based promotion) ve liyakate dayalı terfi (merit based promotion). Hemen hemen tüm NATO ordularında terfiler liyakate dayalı olarak yürütülür. Aynı anda hem 55 yaşında hem de 35 yaşında binbaşı görmek mümkündür. Üstelik herkesin aynı anda terfi etmesi bir eksiklik olarak görülmektedir. Örneğin ABD'de 2008 yılında Kara Kuvvetlerinde bulunan tüm üsteğmen ve yüzbaşılar, binbaşı ve yüzbaşı rütbesine yükseltilmiştir. TSK'da ise terfiler kıdeme dayalı olarak yürütülür ve resmi bazı yayınlarda kadro sistemi olarak geçer. Dolayısıyla herhangi bir rütbedeki personel kadro bekleme süresinin sonunda topluca bir üst rütbeye terfi etmektedir. 1988'de yürürlüğe giren ve 1992'de Anayasa Mahkemesi Kararı ile iptal edilen "terfide baraj sistemi" uygulanamamıştır. Bu sistemde terfi şartlarını haiz yüzbaşı, binbaşı ve yarbaylar ile kıdemli üstçavuşlardan, sınıflardaki yeterlik derecelerine ve kanundaki esaslara göre her yıl belirlenecek oranda barajı aşanların bir üst rütbeye yükselmeleri hedeflenmiştir. Ancak bu uygulamayla terfi edemeyen grup sonradan mahkeme kararıyla terfilerini almışlardır. Bu uygulama sonrasında birçok defa gündeme gelse de bir daha pratiğe dökülmemiştir. O dönemdeki başarısızlığın en temel nedeni olarak hukuki altyapının kurulmamış olması gösterilmektedir.
Sayfa 91 - Selenge Yayınları
Ancak bu mutlak itaat beklentisine rağmen komutanlar inisiyatif kullanan astların olmasını isterler. Özellikle bu inisiyatif görevin başarısına katkı yapıyorsa daha çok takdir edilir. Yani aslında muharebenin kör itaatle yürütülmesi beklenmemektedir. Bundan dolayı bazı ordularda artık "mutlak itaat vardır ve gereklidir ama her itaat muhakeme gerektirir" anlayışı yerleştirilmeye çalışılmaktadır. Bu noktada da "ne ve niçin" sorularından ziyade "nasıl" sorusuna kafa yorulur.
Sayfa 99 - Selenge Yayınları
Elbette hiçbir asker kurumsal düzenlemelerin ötesine geçemez, dolayısızla kurumun koyduğu kuralları çiğneyemez. Ama bu durum askerlerin farklı düşündükleri gerçeğini değiştirmez.
Sayfa 97 - Selenge Yayınları
Sonuçta hiç kimse düşmanla bazen çok yakın mesafeden çarpışan ve savaşın şidetini yakından tecrübe eden piyadeyle bazen yüzlerce kilometre öteden savaşan bir pilotun veya mali işlerle uğraşacak bir maliye subayının aynı anlayışta olmasını bekleyemez. Bunun yanı sıra barış dönemlerinde de her bir askeri sınıfın günlük işleyişi farklıdır. Hatta okul sonrası kurslarda verilen eğitimler de farklılaşır. Bu durumda örneğin bir kuvvetin disiplin ve hiyerarşi anlayışı ile diğer kuvvetin anlayışı farklılaşabilir. Mesela denizci bir ast üstüne günaydın demezse bu saygısızlık olarak algılanır. Halbuki karacılar arasında ilk önce günaydın demesi gereken üstlerdir ve eğer üstten önce ast günaydın derse bu disiplinsizlik olarak görülür. Anlaşılacağı üzere askeri kültürün ritüellerinde bile sınıflar ve kuvvetler arası farklılık vardır.
Sayfa 96 - Selenge Yayınları
Reklam
Ordular da bu durumun bir istisnası değildir ve kendilerine has bir kültür geliştirirler. Ancak ordunun nispeten kapalı yapısı nedeniyle kültürel olarak daha keskin bir ayrım yarattığı görülmektedir.
Sayfa 94 - Selenge Yayınları
TSK içinde kariyerizm yönünde bir eğilim olup olmadığını gösterecek bir ampirik çalışma bildiğimiz kadarıyla yoktur. Ancak batı ordularıyla aynı modelde kurulan ve NATO standartlarına tabi olan bir ordunun farklı zaman diliminde de olsa benzer sorunları yaşaması doğaldır. Bundan dolayı benzer sorunların TSK içinde de yayılmasının önüne geçmek için kurumsal yapının güçlendirilmesi ve etkili bir eğitim ve değerlendirme sisteminin kurulması gereklidir. Aksi taktirde Vietnam Savaşı'nda Amerikan ordusunda ortaya çıkan hastalıkların TSK içinde de yaşanması kaçınılmaz olur.
Sayfa 91 - Selenge Yayınları
Bu dönemde Edward Luttwak tarafından ortaya atılan bir argüman ise kahramanlık sonrası savaş (post heroic warfare) dönemine girildiğidir. Doğal olarak askeri liderlerin de benzer bir davranış kalıbı geliştireceği ve giderek daha fazla oranda sivil lidere benzeyeceği öne sürülebilir. Nihayetinde kahramanlık sonrası savaşlarda düşmanla doğrudan karşılaşmak yerine insansız silah sistemleriyle bilgisayar oyunları benzeri bir savaş yürütülmektedir. Yani askerliğin ölüm kalım niteliği zayıflamıştır. Bu teorileri ortaya atan uzamlar söz konusu askeri liderliğin sadece belli ülke ve dönemler için geçerli olduğunu da vurgulamaktadırlar.
Sayfa 88 - Selenge Yayınları
Türkiye'de söz konusu disiplinlerin askeri liderlik araştırmalarına katkısı çok sınırlı kalmıştır. Dolayısıyla komutanlıkla ilgili genel resmin anlaşılması zorlaşmaktadır. Mesela Türkiye'de sivil kurumlardaki yönetim kültürüyle askeri liderlik arasındaki ilişki incelenmemiştir. Bugün birçok kurumda gündeme gelen toksik/zehirleyici liderlik örneklerinin kökeni nedir? Bu tarz liderlik ordunun performansına ne oranda zayıflatır?
Sayfa 87 - Selenge Yayınları
94 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.