Kaldığımız yerleri ayraçlarla işaretlediğimiz kitaplar gibi anılarımızı da seslerle ve kokularla işaretliyoruz nasıl ve neden yaptığımızı hiç bilmeden.
Herkes kontrolsüz duygulardan boğulup ölebileceği korkusuna kapılarak can havliyle kaçar.Bu seven insandan kaçmak değildir aslında, hayatta kalma çabasıdır.
Sevdiğimiz insanların onlara dayattığımız hayatlar içinde ve tam da bizim kendilerine layık gördüğümüz şekillerde mutlu olmasını istiyoruz.
Kendi tanıdık ve alışılmış kararlarımız, sanki onların ait olduğu okyanuslardan daha güvenilir gibi geliyor bize.Çok sevdiklerimizi kontrolümüz altına alıp korumaya çalırken aslında nefeslerini keserek olduğumuz gerçeğine ayılamıyoruz bir türlü.
Hani hep bir yanı eksik dediğimiz ilişkiler vardır ya, bazen yaşadığımız, çok zaman tanıklık ettiğimiz..Aslında orada eksik olan aşkın bizzat kendisidir.
"Dokunmayan insanı sevgisizlikle,aramayanları ilgisizlikle,ağlamayanları zalimlikle,gülmeyenleri geçimsizlikle,gelmeyenleri küstahlıkla,vermeyenleri bencillikle,susanları korkaklıkla suçlamak kötü bir alışkanlıktır."