Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Atatürk Yargılanıyor

Coşkun Telciler

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
Bu arada Türk kamuoyunda o zamanlar görülen ilginç bir yaklaşımı aktarmamız gerekiyor. Türkiye'de Musul nedeniyle istikrasızlık olduğu, bu nedenle Musul sorunu çözülürse oluk oluk yabancı sermaye geleceği iddia edilmiştir. Yani Musul'u verirsek kurtulacağız, yabancı sermaye Türkiye'ye gelecek, bu sayede çalışmadan köşeyi döneceğiz mantığı o devirlerden gelen zehirli bir yalan. Aynı görüşü günümüzde Kıbrıs içinde söyleyenler var. "Kıbrıs'ı verelim ne olacak? Kibrıs sırtımızda kambur, verelim, hidayete erelim." diyenler var. Allah onları islah etsin demekten başka yapacak bir şeyimiz yok. Sonuç olarak, Türkiye 1952 yılına kadar Musul petrollerinde %10 payını almıştır.
... Bu ülke ne kadar kutsalsa, Bayrağımız ne kadar kutsalsa, Topraklarımız ne kadar kutsalsa, Tarihimiz ne kadar kutsalsa, Gelenek göreneklerimiz ne kadar kutsalsa, İnsanımız ne kadar kutsalsa, Atatürk'te o kadar kutsaldır. Onu yıpratmak bize hiçbir şey kazandırmaz. Emperyalistlerin oyununa gelmiş oluruz...
Reklam
O zamanki Türkiye'yi düşünürsek, bir Meclis vardı, Mecliste de halkı temsil eden her sınıftan insan vardı. Diyebilirim ki, şu an özgür seçimler yapılıyor, partiler belli programlarla, adaylarla halkın karşısına çıkip oy istiyorlar ve sonuçta bir Meclis oluşuyor ama 1920'lerdcki Mecliste şu 2000'li yıllardaki Meclisten daha çokca, muhalif ses çıktığına eminim. Şu an Mecliste kaç parti varsa. o kadar görüş var. Milletvekilleri, genel başkanlarının her dediğini onaylamak zorundalar, karşı çıkamazlar. 1920'lerin Meclisinde ise, kaç tane milletvekili varsa o kadar farklı ses çıkıyordu. Her milletvekili her konuda kendi görüşlerini söyleyebiliyordu. Şu Meclis mi daha demokrat, o Meclis mi daha demokrat derseniz, 1920'lerin Meclisi daha demokrat diyebilirim. O Mecliste halkın gerçek temsilcileri yer alıyordu. Din adamından askerlere, esnaftan köylüye kadar her sınıftan insan vardı. (Sınıf derken Modern işçi sınıfinı ve burjuvaziyi kastetmiyoruz tabii ki.)
Kolordu Komutanı Cafer Tayyar Paşa'ya isyanı bastırma emri verilmiştir. Nasturileri bozguna uğratip, kaçmalarını sağlayan Türk kuvvetlerinin üstüne İngiliz uçakları tarafindan ateş açılmıştır. Cafer Tayyar Paşa sınırı geçip Musul'a doğru ilerlemek istemiş ama Genelkurmay Başkanı Mareşal Fevzi Çakmak kendisine bu izni vermemiştir. Cafer Tayar Paşa'ya istediği izin verilseydi, tarih şüphesiz daha farklı yazılmış olacaktı. Ya İngilizleri yenip Musul'u alacaktık ya da Ingilizler bizi yenip bağımsızlığımıza tekrar son vereceklerdi. Türk Genelkurmayının bu riski alamadığı görülüyor.
Basım yılı 2008
Özelleştirme ise tam anlamıyla yağmaya ve yabancılara stratejik öneme sahip Türk şirketlerinin peşkeş çekilmesine dönmüştür. Ofer gibi karanlık şahıslarla otel odalarında yapılan pazarlıklar, Türk Telekom gibi dev ve stratejik açıdan çok önemli şirketlerin kasalarındaki paradan daha az bir fiyata ve taksitle özelleştirilmeleri Türk ulusu gözünde yapılanların doğru olmadığı fikrinin doğmasına yol açmıştır. "Babalar gibi satarım." sözü, bir devlet adamının söylememesi gereken bir sözdür. Türk bankalarının, karşılıksız olarak Yunanlılara satılması işin vahametini artıran bir başka sorundur. Türkiye, Yunanistan'da bir banka şubesi bile açamazken, Türk bankalarını Yunanlılara satmak gaflet ve delalettir. Kısaca, özelleştirme olması gereken konumdan çıkmış yandaşlara peşkeş, yabancılara ziyafet hâlini almıştır. Türkiye'nin geleceği düşünülmeden, bugünü kurtarma kaygısıyla bir mirasyedi gibi varımızı yoğumuzu yabancılara ve yandaşlara “babalar gibi" satma amacı güdülmektedir.
Sayfa 134Kitabı okudu
... Atatürk bu arada önce Mersin'e gelerek burada yaptığı konuşmada Hatay'ın Türk olduğu ve Türk kalması gerektigini bildirmis, daha sonra Adana'ya giderek buradaki askeri manevraları izlemiştir. Bunun amaci Hatay konusunda Türkiye'nin güçlü ve kararlı olduğunu göstermek suretiyle, Hatay'ın Türkiye katılmasını engellemek isteyenlere gözdağı vermekti. Atatürk Hatay konusunda: "Bizim ordumuz káfidir. Söz veriyorum, icap ederse girerim ve sonra yine çıkarım. Temenni ederim buna mecbur olmayalım. Bu mesele benim için namus meselesidir Biz orayı muhabere ile kaybetmedik. Bize verin demiyorum. Bu meseleyi halledeceğiz. Bu namus meselesidir. Bunun için en büyük tehlikeyi bile göze aldım." demiştir. Musul’un da aynı durumda olduğunu düşünürsek, eğer yaşasaydı Musul'u da Türkiye'ye katmak için çaba göstereceği kesindi...
Sayfa 118Kitabı okudu
Reklam
Ülke baştanbaşa yıkılmış durumdaydı. Bu en önemli sorun değildi. Daha kötüsü okumuş, bilgili adam yoktu. Üniversite mezunlarının çoğu savaşlarda şehit olmuşlardı. Çünkü vatanı kurtarmak için en önde bu aydınlık insanlar savaşmıştı. Ticaret, sanayi tamamen gayrimüslimlerin elindeydi. Emperyalist ülkelerle işbirliği içinde olan bu kesim, kendi ülkesine ihanet etme pahasına zenginleşmişti. Türk burjuvası yoktu. Türk sanayicisi yoktu, girişimci yoktu.
Sayfa 153Kitabı okudu
100 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.