Atatürk'ün Sağlığı Hastalıkları ve Ölümü

Eren Akçiçek

En Eski Atatürk'ün Sağlığı Hastalıkları ve Ölümü Gönderileri

En Eski Atatürk'ün Sağlığı Hastalıkları ve Ölümü kitaplarını, en eski Atatürk'ün Sağlığı Hastalıkları ve Ölümü sözleri ve alıntılarını, en eski Atatürk'ün Sağlığı Hastalıkları ve Ölümü yazarlarını, en eski Atatürk'ün Sağlığı Hastalıkları ve Ölümü yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Yakup Kadri Karaosmanoğlu da bir anısını aktarmaktadır: "Bir gün Cumhuriyet Halk Partisi'nin ilkelerini gözden geçiriyordu. O sırada ukalalık edip demiştim ki: 'Paşam, bu her bakımdan bir inkılap partisidir. İnkılap partisi ise bir ideolojiye, bir doktrine dayanmaksızın yürüyemez.' Yüzüme bir masumun yüzüne bakar gibi bakmış ve gülümseyerek, ' O zaman donar kalırız' demişti. Atatürk'ün bu sözle ne demek istediğini şimdi her vakitten daha iyi anlıyorum. Açık konuşayım; Atatürk demek istemişti ki 'Ben hür düşüncemi ve hür irademi paslanmış demir kafesler içine hapsedemem. Bu hatayı işlersem Milletime ve kendime daima ileriye gitme ve yaratma gücünü kaybettirmiş olurum."
Güven Kitabevi
Atatürk, çoğunluğunu tarih öğretmenlerinin oluşturduğu kongre delegelerine Marmara Köşkünde 8 Temmuz 1932 günü bir çay ziyafeti verir. Bu çay sırasında öğretmenlerden biri Atatürk'ün kendisinden doğum tarihini öğrenmek ister. Atatürk "bunu niçin soruyorsunuz" der. Öğretmen de "kutlayacağız paşam, hiçbir yerde kesin bir tarih bulamadım" cevabını verir. Atatürk bu cevap karşısında "siz onu bırakınız, ben Anadolu'ya ne zaman çıktım? Onu bana söyleyiniz" der. Etrafını saran öğretmenler hep bir ağızdan "19 Mayıs 1919" diye bağırırlar. Bunun üzerine Atatürk; "Evet, işte kutlayacağınız gün o gündür" der.
Sayfa 8 - Güven Kitabevi
Reklam
Yine bir gün Atatürk annesinin elini öper. Zübeyde Hanım onu kucakladıktan sonra Atatürk'ün elini bırakmaz. Atatürk; "Ne yapıyorsun anne?" der, elini çekmek ister. Zübeyde Hanım sakin ve katı bir ciddiyetle "Ben senin ananım; sen benim elimi öpmekle bana karşı olan vazifeni yapıyorsun; fakat sen vatan ve milleti kurtaran bir devlet reisisin, ben de onun halkıyım, elini öpebilirim." cevabını verir.
Sayfa 13 - Güven Kitabevi
Atatürk, İzmir zaferinden sonra ilk defa 15-17 Mart 1923 günleri arasında Adana'ya gelir. Coşkun kalabalığı selamlayarak Hükümet Konağı'na gelir. Merdivenlerin yarısına geldikleri zaman bir kucak sarı çiçekle bir köylü kadının nefes nefese sıçrarcasına merdivenleri çıktığı görülür. Gazi Mustafa Kemal durur, köylü kadın yanına kadar çıkar ve tarif edilemeyecek bir hayranlıkla O'nun gözlerine tutulur. Bir müddet bu dalgınlık içinde yerinden kımıldayamaz, sonra bir an sesindeki şefkat ve hasretle: "Ah benim çakır oğlum! Yolunu bir deli gibi bekledim. Sana bu çiçekleri tarlamdan yoldum. Eğ başını! O sarı altın saçlarını öpeyim. Bu benim adağım, umduğumu çok görme..." der. Gazi Mustafa Kemal yüzüne bir huzur ve neşe yayılır, başını öne doğru eğer, köylü kadın bu sarı başı bağrındaki sarı çiçeklerin üzerine bastırır, koklar, öper. Sonra da sarı fulyeleri ayağının altına sererek: "Adağım yerini buldu, koca yiğit tuttuğun altın, kılıcın keskin, her muradın yerine gelsin" der.
Sayfa 20 - Güven Kitabevi
Atatürk'ün ayakkabılarını yapan Tanaş usta: "Atatürk çok zevkliydi, işini iyi yapan sanatkarları da çok takdir ederdi. Bir gün Dolmabahçe'de Viyana'dan getirttiği rugan-kapitone kırmızı terlikler yüzünden onunla haddim olmayarak tartıştım. Yüksek sesle; "Niye Viyana'dan getirtiyorsunuz? Biz bunun alasını yaparız" dedim. Öyle bir baktı ki on ikilik çiviyle mıhlar gibi; "Peki yap" dedi. Terliği aldım, ondan çok güzelini yaptım. Götürdüm. Terliğe baktı, "Demek ki memleketimizde de oluyormuş" dedi. Beni övdü. O bir kunduracı parçasını bile dinleyecek kadar büyüktü" demektedir.
Sayfa 21 - Güven Kitabevi
Atatürk'ün en başta gelen meziyetlerinden biri söz söylemedeki büyük kudreti idi. Atatürk Türk hitabetinin timsalidir.
Sayfa 21 - Güven Kitabevi
Reklam
440 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.