Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Ateşe Dönen Dünya: Sarıkamış

Reyhan Yıldız

Ateşe Dönen Dünya: Sarıkamış Sözleri ve Alıntıları

Ateşe Dönen Dünya: Sarıkamış sözleri ve alıntılarını, Ateşe Dönen Dünya: Sarıkamış kitap alıntılarını, Ateşe Dönen Dünya: Sarıkamış en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Bir milletin eğitiminin temeli ilk tahsildir. Her millet, halkının okur yazar sayısıyla, medeniyetteki vaziyetini gösterir, bundan dolayı Türkiyemizde yapılacak en mühim ıslahat, bir binanın temel taşlarına benzeyen maariftir, diye kaydettim.
Hiç şekeriniz yoksa hayalinizde bir topak şeker canlandırırsınız , buna umma denir. Bir parçacık şekeriniz bulunur da, bitmesinden korktuğunuz için yalayarak çayınızı içerseniz, buna da yalama denir. Bir parça şekerinizi küçük küçük böler, her tane ile bir bardak çay içerseniz, buna kırklama denir.
Sayfa 196 - boyutKitabı okudu
Reklam
Döneme tanıklık edenlerin yazdıklarından, İttihat ve Terakki cemiyeti mensubu olmanın askerlere terfi açısından önemli bir avantaj yarattığı sonucuna varmak mümkündür;
Sayfa 151 - boyutKitabı okudu
Enver Paşa'nın Pantürkizm konusundaki en önemli ilham kaynağı Ziya Gökalp savaşın gidişatı ile Turan ülküsüne dair fikirlerini değiştirmiş,1917'den sonra yazdığı şiirlerinde Türkiyecilik düşüncesini öne çıkarmıştır.
Sayfa 137 - boyutKitabı okudu
İngilizlerin gözü Hindistan yolu üzerindeki ve Ortadoğu'daki Osmanlı topraklarında, Fransızlarınki Çukurova'da, İtalyanlar'ınki Kuzey Afrika, 12ada, Ege ve Akdeniz bölgelerinde, Almanlarınki Bağdat demiryolları ile açılacağı Doğu'da, Balkanlar ve İstanbul'da iken hasta adam bilmektedir ki, çıkacak küresel savaşta ancak kazanacak olanın yanında yer alırsa yaşayabilecek, savaş sayesinde borçlarından ve kapitülasyon sisteminden de kurtulabilecektir.
Sayfa 40 - boyutKitabı okudu
Balkan Savaşları'ndan sonra, Maarif-i Umumiye Vekaleti tarafından sınıflarda "intikam köşesi" oluşturulduğu bilinmektedir.
Sayfa 36 - boyut yayınlarıKitabı okudu
Reklam
İnsan kaynağından başka gücü olmayan Osmanlı ile ittifak, başlangıçta Almanya'ya da pek cazip gelmemiş; Enver Paşa'nın ittifak için yaptığı ilk girişimler Alman imparatorluğu'nun İstanbul büyükelçisi Hans Von Wangenheim tarafından reddedilmiştir.
Sayfa 45 - boyutKitabı okudu
Hasta Adam derken ironi yapmıyorlarmış.
Osmanlı'nın 1. Dünya Savaşı'na dahil olmasıyla birlikte imparatorluk topraklarında salgın hastalıklar en üst seviyeye çıkacak, Bağdat ve İstanbul’u kolera, Basra’yı veba, Konya’yı lekeli tifo, Erzurum'u tifüs ve imparatorluğun her yerini sıtma ateşi saracaktır. Hasta Adam hastalığının son safhasındadır.
Sayfa 38
Kamil Paşa 85'lik yaşına rağmen merhametin yalnız edebiyata özgü olduğunu ve siyasette kuvvetten başka bir şeyin egemen olmayacağını bilmiyordu. Şairler İstanbul minarelerinin beyazlığını dile getirir, sanatkârlar Marmara'nın akşam kızıllığını yüceltir, beğenir diye, memleketin başkentini kurtarabileceğini sanıyordu.
Sayfa 41
Bandermit :)
Boraks ve bor asidi başka yerlerde de bulunmasına karşılık, Susurluk’taki borasit (Bandırma'dan gemilere yüklendiği için Bandermit de denir), kendi türünde tek örnektir.
Sayfa 40
Reklam
Abdülhamit Tanzimat reformlarının öngördüğü modernleşme idealine bağlı kalmış, modern eğitim veren okullar bu dönemde açılmış, maliye, ulaşım, haberleşme, sağlık, ziraat, sanayi ve ticaret alanlarında devletin imkanları dahilinde atılımlar yapılmıştır.
Sayfa 57
Almanlar Genelkurmay’ın her birimine nüfuz etmek konusunda da oldukça kararlıydılar; “Osmanlı Başkomutanlığındaki Kaymakam (Yarbay) Seyfi Bey askeri basın müdürü idi. Türklerde askerlik ve siyaset birbiriyle içiçe olduğundan askeri basın servisi gerçekte siyasi basın servisine bağlıydı. Eğer Türk siyasetini bizim siyasetimizle birlikte yürütebilse idik, bu durum bizim için çok faydalı olacaktı. Bununla beraber sefir von Gulmann'ın elde etmeye çalıştığı ve dikkat çekecek ölçüde başarılı olduğu Türk basınıyla siyasi çalışma birliği içinde bulunması sayesinde Türklerin askeri basın servisi ile beraber çalışmasının büyük bir önemi kalmamıştı.
Sayfa 149
Avrupa'nın dört bir yöresinde, insanlar, davar sürüleri gibi mezbahaları boyladılar. Onları cephelere sürenler, yalnızca kasaplığa soyunmuş imparatorlar, krallar, generaller ve ensesi kalınlar değildi. Tüm inançlardan papazlar da, o davar sürülerini bir araya toplayıp kutsadılar, “Vatanım uğruna, düşmanı havada, karada, denizde yok edeceğim'' diye yalan yeminler ettirdiler.
Sayfa 153
Vizyonsuz insanlardan nefret ettiğim kadar kimseden etmiyorum.
Çadırlarda hala, acilen yer bulması gereken dört binden fazla koleralı hasta vardı. Önünde zorlayacağı başka kapı kalmayan Cemil Paşa, Evkaf Nezareti’nden kentteki büyük camilerden birkaçının hastalara ayrılmasını istedi. Kuşkusuz, ‘Tanrı katında çaresizlere el uzatmaktan daha makbul bir ibadet olamaz...' diye düşünmüştü. Hem geçmişte Avrupa'daki salgınlarda kiliseler, manastırlar; hastalara kucak açmamışlar mıydı?Ama Evkaf Nezareti aynı görüşe katılmıyordu. İstek, Nazır Ziya Paşa tarafından “camilerin kirletilmesine izin verilemez!' gerekçesiyle geri çevrildi.
Sayfa 30
Salgınlarda hep böyle yapılmış.
“İstanbul'da kolera aşılarının kontrolü amacıyla, 1916 Temmuz ayında İstanbul halkına aşılanma mecburiyeti konulmuş ve bazı kontrol sistemleri geliştirilmiştir. Örnek olarak, ekmek belirli bir günde ve yalnızca kolera aşısı belgesi olanlara verilmiştir.”
Sayfa 27
79 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.