Uzun bir aradan sonra (bu uzunluk benim okuma zaman birimim, kimine uzun gelmeye bilir..) okumak zorunda kaldığım Ausgang, ne ilginçtir ki kaderin oyunu gibi benim de çıkışım oldu. Boş uğraşlara daldığım uzun bir süre zarfından kurtuluşum; her gün dilimden dökülen kelimeleri ve yaşamın çoğunu yitirdiğim düşüncesine daldıkça çocukluk-gençlik anılarımı eşelediğim de gördüklerimi Ausgang da bulmamla oldu. İki farklı anlatıcıyla yazılan, Serkan Türk’ün şiirsel anlatımı ve dilimize gösterdiği özen benim için çok değerliydi. Seksenlerde çocukluğunu yaşamışlar okurken farklı duygulara muhakkak dalacaklardır. Çok insanca geldi bana, ne anlatıyor diyenler de çıkacaktır, zamanın içinde bir sıralama olmaksızın mekân ve konuların değişmesi bir başlangıç ve bitişi arayanlar için zor gelebilir. Ama başı ve sonu olmadan, insanca hislere, çokça da drama tanıklık edilecek Ausgang aynı zamanda cımbızla toplayacağınız o kadar çok notu saklıyor ki satırların arasında, evet bu da vardı diyorsun geçmişinize yolculuk yaparken… Bilmem uygun düşer mi bir tavsiye, yavaşça okunmalı sonunu merak etmekten öte, okunan bölümdeki satırlara tefekkür edilmeli… O zaman Ausgang’ın rengi değişecektir…