.
.
"İki insanın birbirlerine en uzak olduğu an, karşı karşıya oturmuş, birbirlerinin gözlerine bakarlarken söyleyecek tek bir laf bile bulamadıkları andır."
.
.
Her halükarda, dikkat edin, yöneticiler! Güller de saf ve tatlı varlıklardır, ama iki gülün savaşında kanlı taç yaprakları tarafından kör edilmiş, kara yıldırımları andıran iki prensin öldüğünü herhalde bilirsiniz.
Önce evlerin kütüphaneleri sokağa taşacak; bunun üzerine belediyeler kütüphaneleri genişletmek için çocukların oyun alanlarından feragat etmeye karar verecekler. Ardından tiyatrolar, kreşler, mezbahalar, tavernalar, hastaneler teslim bayrağını çekecek. Yoksullar kitapları tuğla gibi kullanacak, onları çimentoyla yapıştıracak ve kitaptan duvarlar yapıp kitaptan kulübelerde yaşayacaklar. Sonra bir gün gelecek kitaplar şehirlerden taşıp kırlara yayılacak, buğday ve ayçiçeği tarlalarını dümdüz edecekler ve Karayolları İdaresi, yolları iki çok yüksek kitap duvarının arasından geçirmeyi zorlukla başaracak. Bazen bir duvar devrilecek ve korkunç otomobil kazaları yaşanacak.
Ne bedava içki ne de gitmek zorunda olduğumuz için gidiyoruz. Bu çoktan anlaşılmış olmalı: Gidiyoruz, çünkü ikiyüzlülüğün en sinsi biçimlerine karşı hissettiğimiz tahammülsüzlük.