Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

2019 Şubat

Ayarsız Dergi - Sayı 36

Ayarsız Dergisi

Ayarsız Dergi - Sayı 36 Gönderileri

Ayarsız Dergi - Sayı 36 kitaplarını, Ayarsız Dergi - Sayı 36 sözleri ve alıntılarını, Ayarsız Dergi - Sayı 36 yazarlarını, Ayarsız Dergi - Sayı 36 yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Gündelik tekdüze hayatımıza derinlemesine sinmiş birtakım kavramları gelişigüzel hatırlayalım: Facebook, Twitter, Instagram, Google, YouTube ve hatta WhatsApp… Bunlar artık birer olgu mahiyetinde yaşantımıza derinlemesine girmişlerdir. Şu an okumakta olduğunuz yazının inşacısı da sosyal medyada epeyce zaman harcayan bir kimsedir. Sosyal medyanın bütün o yararlı taraflarını bir yana koyarak hadiseye baktığımızda pek çok olumsuzluk görebiliyorsak da bizim bu yazımızın esas konusu sosyal medyasız bir dünyaya ansızın düşüverdiğimizde bizleri nelerin kıskıvrak enseleyeceğidir. Daha da ötesinde, bizler şimdi öyle bir ortamda yaşıyoruz ki, sosyal medya karakoncolosunun yine bizlere hangi tuzakları sinsice hazırladığını idrak edemiyoruz veya tehlikeyi sezinlesek bile umursamıyoruz. Metin Savaş
"...Çünkü bir türküden geriye, birbirinin kabir taşlarıyla kardeş doğanlar kalır..." 'Gederem burdan artık baş açık yakam yırtık Ben dedim gamsız olam gam gelir gamdan artık'
Reklam
" Şanlıurfa’nın Eyyubiye Mahallesi’nde dünyaya gelen Tenekeci Mahmut, güneşin Urfa topraklarını kavurduğundan daha hararetli bir sesle yaktı yüreklerimizi. Gül bahçesinde gezinir gibi makamdan makama gezindiği “Yanıp bir nar-ı ruhsare” gazeli başta olmak üzere, Pınara Varmadın mı, Ne Çemen Ne Saye-i Gül, Güvercin Vurdum Kalkmaz, Kılıçlı Maya, Kara Sandık Açamadım, Ağam Seccadesini Sermiş Çayıra, Gidin Bulutlar Gidin, Bir Günüm Asude Geçmez gibi pek çok türküye dert verdi, emek verdi Mahmut Güzelgöz. " Ahmet Turan Tiryaki
Bir Türküden Geriye Ne Kalır ki?
"Türküler, kanayan ruhların mezar taşı gibidir. Havalanan her türkü, hakiki âleme göç etmiş yaralı bir yüreğin yerini belli etmek için dikilmiş bir kabir taşına benzer. Adını sanını bilmeyiz belki. Atasını, toprağını, gözünün rengini, mesleğini… Onların hepsi toprak olur gider, çoğu zaman o toprağı bile kaybederiz. Gönül yangını kalır bir tek, o da türkü olur."
Bir Türküden Geriye Ne Kalır ki?
Cesetleri toprağın altında eriyip gitse de yüreklerinin yanığı kaybolmadı. Yıldızlı geceler altında damından dağ başlarına doğru, boşluğun sınırlarına varmak ister gibi avaz eden adamlar birbirine miras bıraktı yürek yanıklarını. Muharrem dedenin ay doooooooost’u çekip uzattığı yerdeki boşluğu doldurmak için… O boşluk muazzamdır. Tarifine kelimeler değil muhayyilem bile yetmiyor. Geniş ovaların bir ucundan öteki ucundaki dağların eteklerine kadar mı desem, gözün gördüğü ufuk çizgisine kadar mı desem, yeryüzü ile gökyüzü arası kadar mı desem… Hakikaten anlatmaya hayal gücü yetmiyor ama ben kimi zaman o boşluğu Mahmut’un teneke bükerken söylediği bir hoyrattan dünyanın geri kalanı olarak düşünüyorum. Bir türküden geriye ne kalır ki? Ahmet Turan Tiryaki
Bir Türküden Geriye Ne Kalır ki
"Sanki bu dünyayı Türkmen’in göçü döndürüyormuş gibi. Kim bilir önce kim var idi, sonrasında kimleri öğüttü bu dünya değirmeni… " Ahmet Turan Tiryaki
Reklam
Kaybetmenin Türküsü
"Mutedil acıların avcunda yeşerdik. Bazen birer ikişer, bazen dörder beşerdik. Kulağını çektiler tutkumuzun, kafasını yardılar nutkumuzun. Çınar gölgesinde yetişen filiz, hiç güneş görmemiş, kurumuş gibiyiz. Sırtımızda vedalardan kalma bir sancı nükseder, bir kaba iz… Sessizliğin antik kuyusunu kazar, maziyi deşerdik. Mutedil acıların avcunda yeşerdik." Bleda Yaman
Süveyda
Sabah oluyor Süveyda! Yine, günahlar bir bir unutulup gidiyor. Köşede bir dilenci oturuyor bak, elsiz ve de dilsiz. Eller, ceplere gidiyor istemsiz. ‘’Toprak’’ diyorum, Süveyda ‘’toprak’’! O da sessizce bekler nasibine düşeni, köşedeki dilenci misali. O vakit cebe gittiği gibi vicdanlarına da götürsünler ellerini. Vicdan, kirli elleri sevmez. İnsanı, elleri anlatır; irisi, dirisi, ürkeği, çaresizi her ne varsa ellerinde gizler benliğini. Peki, ellerim niçin üşüyor?
Ayarsız 36Kitabı okudu
Süveyda
Cebimde yine beş para yok, Süveyda! Doyasıya bir açlık içindeyim. Bize oradan bir yalnızlık ısmarla, şöyle en afilisinden. Muhabbeti çoktan bitmiş şu çayları da kaldırsınlar masamızdan. Bakma mekânın böyle izbe oluşuna. Çek bir sandalye de otur karşıma, can sohbeti etmeyeli hayli zaman geçmiş.
Ayarsız 36Kitabı okudu
"Babalarını kınayan çocukların yaşlandıkça onlara benzemesi kader midir?"
Sayfa 45
106 öğeden 71 ile 80 arasındakiler gösteriliyor.