İslâm'ın zafer kürsüsü olan Ayasofya Müslümanlar için basit bir mekân değil ulvi bir mânâ; taş değil ruhtur. 1934'te müzeye çevrilerek zincir Ayasofya'nın kapısına değil, bu milletin îmân ocağı olan kalbine vurulmuştur. Elbet bir gün rûhumuz gibi Ayasofya da kurtulacaktır.
Ayasofya açılmadan, Türkiye’nin felaha (kurtuluşa) ermesi mümkün değildir. Eğer açılırsa kurtulur.
Çünkü orada, peygamberimizin iziyle beraber, yetmiş bin rûhânî vardır.
"...Ayasofya İbâdete Açılsın!
Dünya politikasının kalbi New York'ta, altın borsası Londra'da, petrol bölgelerine açılan kapılar ve İslam ülkelerine giden yollar İstanbul'da noktalanmaktadır.
Akşemseddin Hazretlerinin daha küçük bir çocukken parmağıyla gösterdiği ve İstanbul'u bir kaç kez muhasara altına almasına rağmen fethedemeyen 3.Murad'a dönerek, "İstanbul'un fethi bu mübarek sabiye nasip olacak Padişahım" dediği o küçük sabi 21 yaşında bir aslan parçası olarak 29 Mayıs 1453'te İstanbul'un surlarından içeri girmişti.