Metamoral/ sübjektif ahlak teorisine göre, tüm ahlak yargıları aslında yargıları dile getiren kişinin duygu ve tutumunun dışavurumunun ötesinde bir şey değildir.
İstibdadın sadece belirli ve bilinen kurumların tekelinde olmadığına Türk düşünce hayatında muhtelif köşebaşlarında yerleşik aydınların "yeniye" geçit vermeyen tekellerini ısrarla korumak gayreti içinde olduklarına, bu tutumun özgür düşünce filizlerinin hoyratça kopartılması ile sonuçlandığına, gençlerin üzerinde neredeyse sınıfsal nitelikli bir baskı yarattığını inanıyor, Türk düşünce yaşamını ve edebiyatını vesayetleri altında tutmaya çalışan bütün müstebitlere karşı çıkılması gerektiğini savunuyorum.