Yazarın eseri, olay ve karekteriyle bir romandan çok daha öte, fikirlerini ve bir dönemin zihinsel anatomisini anlatmaya çabaladığı tasavvufî bir manifestoyu andırıyor.
Yer yer sistemlere meydan okuyuşlar, fikirsel arayış ve dünüşümlerle yazarın kendi hayatındaki mana serüveninden izler de taşıyor. Olay kahramanı, burjuva aleminde gelip gitmelerle boğuşan üniversitede bir felsefe hocası ve kurgu, neredeyse her aşamada kimliğini, özünü, bizzat kendisini arayan bir mücadeleyi bir iç muharebeyi anlatmakta. Ayrıca yazar; yabancılaşma, kopuş, kayboluş ve yeniden arayışlar gibi toplumsal sorunlara atıf yaparken bunlara yönelik çözüm yollarına da yer vermektedir. Fikirsel bir aksiyon temasıyla birlikte eser; fenâ, ittihad, çile.. gibi tasavvufi kavram ve merhaleleri sarih anlatılarla işlemektedir. İç tahliller, merkez tema ve yoğunlaşma alanları her ne kadar ağır olsa da yazarın kelime zenginliği ve üslup derinliği, okuyucuya onu boğmadan akışkan ve heycanlı bir okuyuş yaratmaktadır. Son olarak yazar; 'Aşk' duygusunu somut ve soyut, madde ve mana gibi farklı form ve renklerle eserinde fevkalede harmanlamıştır...
Bu ifadelerle anlam arayışınıza katkı sağlayacak keyifli okumalar dilerim. Esenlik ile...