Şairlerin ne olduğunu bilmiyor musunuz? O kadar inatçılardır ki her şeyi yapmaya cesaret ederler. Ruhen çocukturlar ama kafaca daha doğdukları zaman yaşlı başlı kimselerdir. Bir şair ile evli olmak çok zordur.
Fena pirinç yiyip su içtiğim, kıvrılmış kolum yastığım olduğu halde mutluluk benim olabilir; fakat kötü yoldan kazanılmış bir servet boşa giden saatler uçuşan bulutlardır. (Konfüçyus)
"Ne oldu da gençler bizim gibi büyüklerine itaat etmiyor?"
"Etraflarındaki tahribatı görüyorlar. Başarısızlığımızı anlıyorlar. Artık bize karşı saygı duymuyorlar."
"Doğru" dedi Kraliçe. "Fakat hiç bıkmıyor musun? Bazan başka bir hayatın olmasını hayal etmiyor musun?"
"Nasıl başka bir hayat? Bu benim vazifem, o da benim hayatım."
Kraliçe ısrar etti:
"Öyleyse ne hayal edersin?"
Kadın düşündü. "Bir öküz alacak kadar param olmasını hayal ederim. Böylece sabanı kendim çekeceğime öküz çeker. Şimdi giydiği yamalı elbise yerine bir şaire yakışan güzel elbiselerden alırım......"
(Bir Kraliçe ile köylü bir kadın arasında geçen sohbet)
Tolstoy'un en büyük romanlarını, zamanını ve enerjisini kadınlara sarfetmekten vazgeçtiği zaman yazdığını öğrenince, daha ilk başında kadınlardan vazgeçmeye karar vermişti. Hayatını niçin boşuna ziyan edecekti?
"Halkınızın köy evlerinde fena yiyecekler yiyerek nasıl nasıl yaşadığını gördüğünüz için pek fazla üzülmüyorum."
Genç Kraliçe sözünü keserek:
"Fakat onlar benden daha mutlular. Sevdiği bir tek erkek uğruna hayatını çalışarak geçiren şairin karısı ne kadar şanslı."