Ben İşçiyim

Zehra Kosova

Ben İşçiyim Quotes

You can find Ben İşçiyim quotes, Ben İşçiyim book quotes, the most impressive sentences and paragraphs on 1000Kitap.
Bu bildirilerde işçilerin meslek birlikleri, sendikalar kurması için çağrılar yapılıyordu. Bu bildiriler genellikle sabahın erken saatlerinde sokaklarda belirli yerlere konurdu. Polisler de bunu öğrendikleri için hemen toplarlardı ama bu arada bildiriler elden ele dolaşır, işçilerin önemli bir bölümüne ulaşırdı. Bir de bazı şeyler kulaktan kulağa yayılırdı. O yıllarda partinin bu bildirilerinin çoğunu okuma fırsatı buluyordum. Anlatılan şeyler çok hoşuma gidiyordu ama bazı yerlerini anlayamıyor, arkadaşlarıma soruyordum. İşyerlerinde, arkadaşlarımız arasında TKP’li olanlar vardı. Onlarla oturup, kalkıyordum. Günlerimiz birlikte geçiyordu. Benim de eğilimim belliydi artık, ama bu konularda parti çok titizdi, ince eleyip, sık dokuyordu. Bu nedenle herkes için bir deneme dönemi vardı. Benim için de tabii.
Sayfa 62 - İletişim Yayıncılık
1925’te mübadele muhacirlerinin çocuklarının okula gitmeleri için iki memur kapı kapı geziyor, kayıt yapıyordu. Annem biraz tutucuydu. Kızların okula gitmesini istemiyordu. Ama babam diretti. Babam Arnavut kökenli, Manastır doğumluydu. Ve ilerici bir yapısı vardı. “Kız olsun, erkek olsun çocuklar okuyacak” dedi.
Sayfa 21 - İletişim Yayıncılık
Reklam
Önce kızlar ayrı erkekler ayrı sınıftaydı. 1927’de Latin harfleri kabul edilince, kız, erkek ayrımı da kalktı sınıflar birleşti. Babam, ağabeyim, eniştem, ablam, halamın oğlu Ahmet de yeni harfleri okumak için birer Alfabe aldılar. Öyle anlar oldu ki, okulda ben ne ders yapıyorsam evde de aynısını onlara uyguluyordum.
Sayfa 21 - İletişim Yayıncılık
Bir süre sonra ünlü Sansaryan Hanı’nın en üst katındaydık. Beni hemen koridorda sıralanmış hücrelerden birine koydular. Artık adını çok duyduğum birinci şubede, ünlü K masasında başıma gelecekleri tahmin edebiliyordum.
Sayfa 101 - İletişim Yayıncılık
Daha henüz bir şey bitmedi,
Bugün de işkence görenler var, bugün de inançları uğruna her şeyi göze alanlar var, bu sadece Türkiye’de değil, birçok ülkede öyle. Daha henüz bir şey bitmedi, söylenecek son söz de söylenmedi. Belki ben ve benim gibi hayatının son basamaklarına dayanmış kişiler için noktayı koymak gerekir ama insanlığın tarihinde, işçi sınıfının mücadelesinde her zaman için yeni sayfalar açılacak ve buralara bizim gibi binlerce insanın hikâyesi yazılacaktır. Tıpkı ülkemizde Dr. Şefik Hüsnü’nün, Reşat Fuat Baraner’in, Nâzım Hikmet’in ve daha nice arkadaşımızın olduğu gibi...
Sayfa 129 - İletişim Yayıncılık
Tütün işi bitti, işçilerin kimisi ayakkabı boyacılığı, kimisi Sirkeci’ye gidip hamallık yapıyor, kimisi bakkallardan borç bulup yiyor. Hayat ucuz ama iş yok, para yok. Parayı kazanan köyde köy ağaları, şehirde de yeni türemiş cumhuriyet kapitalistleri, vurguncular; işçiler ise fakirlik içinde sürünüyor, köy ırgatları da perişan, işte o yılların durumu... Hele hele tütün işçileri çok sefildi, anlatılmaz...
Sayfa 50 - İletişim Yayıncılık
Reklam
1946’da Dr. Şefik Hüsnü Türkiye Sosyalist Emekçi ve Köylü Partisi’ni kurdu. Aynı yıl içinde yeni sendikalar da kurulmaya başlanmıştı. Yapmış olduğumuz bir toplantıda özellikle sendikal mücadeleye önem verilmesi ve yeni dönemde legal sendikaların kurulması için faaliyette bulunulması kararlaştırıldı. Bunun için de sendikaların ne olduğunu anlatan, sekiz saatlik işgünü ve diğer sosyal haklar mücadelesini de içeren bir broşür hazırlanması için çalışmaya başladık.
Sayfa 101 - İletişim Yayıncılık
Bu satırları içimden geldiği gibi kaleme aldım. Benim gibi çalışan, emeğiyle yaşayan bir insan için bundan daha güzel ne olabilir ki; olduğu gibi görünmek, kendi hikâyesini anlatmak... Ben işçiyim, emeğim ile bu kadar çalıştım, mücadele ettim ve yaşayabildim. Emeğe saygılı olmayı, emekten yana olmayı daha küçük bir çocukken annemden, babamdan gördüm ve öğrendim. Benim bu yetişme tarzım, hayata bakışım beni sosyalizmle tanıştırdı. Sosyalizm için kavga verdiğim, aç kaldığım, susuz kaldığım, işkence gördüğüm yıllar benim için en değerli yıllardı. O beni boğmak için üstüme gelen dalgalarla boğuşmak, onları alt etmek, geleceğe, sömürünün olmadığı bir dünyaya inanmak beni ayakta tutan tek nedendi belki de...
Sayfa 129 - İletişim Yayıncılık
Ramazan ağabey, bana “yoldaş” diyordu. Bu kelimeyi ilk kez duymuştum. “Bunun anlamı ne” diye sordum. Ramazan ağabey “sen tütüncüsün, bende tütüncüyüm, ikimizde aynı yoldayız, o yüzden sana yoldaş diyorum” dedi. Bir gün öğle paydosu verildiğinde Ramazan ağabey kalktı dışarı gitti. Sandığının üzerinde yazılı bir kağıt vardı. Okumaya başladım. TKP’nin bir beyannamesiymiş. 8 saatlik işgünü, kadın erkek ücretlerinin eşitliği için işçileri birlikte mücadeleye çağıran bir bildiriydi. İlk kez böyle bir şey okuyordum.
Sayfa 56 - İletişim Yayıncılık
Artık Türkiye’ye dönüş vakti de geliyordu. Bu arada dönen birinci ve ikinci grubun tutuklandığını duymuştuk. 1937 yılına girdiğimizde artık bizim de dönecek olan üçüncü kafile olarak hazırlıklarımızı bitirmemiz gerekiyordu. Arkadaşların tümü bana burada kalıp, çocuğumun büyümesini beklememi söyledi. Bir gün Dr. Şefik Hüsnü ile Reşat Fuat gelip, kızım beş yaşına gelene kadar orada yaşamamın zorunlu olduğunu, Peres’in ise gitmesi gerektiğini söylediler. Ancak ben razı olmadım, hatta kızımı da yanımda götüreceğimi söyledim. Buna herkes karşı çıktı, o yollarda küçücük bir bebeğin başına neler geleceğini söyleyip, beni vazgeçirdiler.
Sayfa 84 - İletişim Yayıncılık
17 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.