Ben İşçiyim

Zehra Kosova

Oldest Ben İşçiyim Quotes

You can find Oldest Ben İşçiyim quotes, oldest Ben İşçiyim book quotes, the most impressive sentences and paragraphs on 1000Kitap.
1924 yılının ikinci ayında, mübadele ilan edildi. Selanik, Kavala, Serez, Drama, Koloz, Pravişta, Kınalı, Tafloz, Kolas ve diğer kasabalarda oturan Türkler, yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti hükümeti tarafından mübadil olarak kabul ediliyordu. Mübadeleye dahil olmayan bir tek İskeçe ve Gümülcine kaldı. Bunun nedeni; her memlekette mübadele olduğu tarihte bir rehine millet bırakılır. Yani bu iki şehrin rehine olarak kalması, Türkiye’ye gelen Türklerin rehinesi sayılıyordu. Onlar gelmedi biz geldik.
Sayfa 18 - İletişim Yayıncılık
1925’te mübadele muhacirlerinin çocuklarının okula gitmeleri için iki memur kapı kapı geziyor, kayıt yapıyordu. Annem biraz tutucuydu. Kızların okula gitmesini istemiyordu. Ama babam diretti. Babam Arnavut kökenli, Manastır doğumluydu. Ve ilerici bir yapısı vardı. “Kız olsun, erkek olsun çocuklar okuyacak” dedi.
Sayfa 21 - İletişim Yayıncılık
Reklam
Önce kızlar ayrı erkekler ayrı sınıftaydı. 1927’de Latin harfleri kabul edilince, kız, erkek ayrımı da kalktı sınıflar birleşti. Babam, ağabeyim, eniştem, ablam, halamın oğlu Ahmet de yeni harfleri okumak için birer Alfabe aldılar. Öyle anlar oldu ki, okulda ben ne ders yapıyorsam evde de aynısını onlara uyguluyordum.
Sayfa 21 - İletişim Yayıncılık
Sanki çoluk çocuk sahibi aile geçindiren bir kadın gibiydim, oysa benim yaşıtlarım okul okuyorlardı. Ama kimin çocukları? Varlıklı kimselerin, toprak sahiplerinin, yüksek memurların, subayların çocukları okuyor. Şehirde emeğiyle çalışanların çocukları elbette ki okuyamıyordu. Hele köyde ırgatların çocukları... Eve koşarak giderken hep bunları düşündüm. Kafama bir şeyler takılmaya başlamıştı, ben niye okula gidemiyordum niye hep çalışmak zorundaydım? Bu memlekette yanlış giden bir şeyler vardı, ama ne olduğunu pek bilemiyordum.
Sayfa 36 - İletişim Yayıncılık
Tütün işi bitti, işçilerin kimisi ayakkabı boyacılığı, kimisi Sirkeci’ye gidip hamallık yapıyor, kimisi bakkallardan borç bulup yiyor. Hayat ucuz ama iş yok, para yok. Parayı kazanan köyde köy ağaları, şehirde de yeni türemiş cumhuriyet kapitalistleri, vurguncular; işçiler ise fakirlik içinde sürünüyor, köy ırgatları da perişan, işte o yılların durumu... Hele hele tütün işçileri çok sefildi, anlatılmaz...
Sayfa 50 - İletişim Yayıncılık
Ramazan ağabey, bana “yoldaş” diyordu. Bu kelimeyi ilk kez duymuştum. “Bunun anlamı ne” diye sordum. Ramazan ağabey “sen tütüncüsün, bende tütüncüyüm, ikimizde aynı yoldayız, o yüzden sana yoldaş diyorum” dedi. Bir gün öğle paydosu verildiğinde Ramazan ağabey kalktı dışarı gitti. Sandığının üzerinde yazılı bir kağıt vardı. Okumaya başladım. TKP’nin bir beyannamesiymiş. 8 saatlik işgünü, kadın erkek ücretlerinin eşitliği için işçileri birlikte mücadeleye çağıran bir bildiriydi. İlk kez böyle bir şey okuyordum.
Sayfa 56 - İletişim Yayıncılık
Reklam
Bu bildirilerde işçilerin meslek birlikleri, sendikalar kurması için çağrılar yapılıyordu. Bu bildiriler genellikle sabahın erken saatlerinde sokaklarda belirli yerlere konurdu. Polisler de bunu öğrendikleri için hemen toplarlardı ama bu arada bildiriler elden ele dolaşır, işçilerin önemli bir bölümüne ulaşırdı. Bir de bazı şeyler kulaktan kulağa yayılırdı. O yıllarda partinin bu bildirilerinin çoğunu okuma fırsatı buluyordum. Anlatılan şeyler çok hoşuma gidiyordu ama bazı yerlerini anlayamıyor, arkadaşlarıma soruyordum. İşyerlerinde, arkadaşlarımız arasında TKP’li olanlar vardı. Onlarla oturup, kalkıyordum. Günlerimiz birlikte geçiyordu. Benim de eğilimim belliydi artık, ama bu konularda parti çok titizdi, ince eleyip, sık dokuyordu. Bu nedenle herkes için bir deneme dönemi vardı. Benim için de tabii.
Sayfa 62 - İletişim Yayıncılık
Ben Moskova’ya giderken bir çift lastik ayakkabı vardı ayağımda. İki sene onu giydim. Başka ayakkabı istemedim. İlk gittiğimizde sosyalizmle ilgili bilgilerimiz çok azdı. Ve gençtik. 1935 yılında sosyalist yarışmacılık “Statanov” hareketi başlamıştı. Her birim önüne hedef koyuyor, onu gerçekleştirmek için yarışıyor. Bizde yerin metrelerce altına kömür çıkarmaya girdik. Baretler, kazma kürek kömür çıkardık. Bizim gurup çoğunlukla köylü kökenli olduğu için kazma küreğe yabancı değildi.
Sayfa 80 - İletişim Yayıncılık
İsmail Hakkı Bey, Rusya İnkılap Tarihini anlatıyordu. Mustafa Suphilerin zamanından kalmaydı. Türkçe kitaplar yoktu. Marks, Engels, Lenin’i Türkçe okuyamıyorduk. Azerbaycan dilinden yarım yamalak okumaya çalışıyorduk. Lisan benziyordu. Ahmetov Hoca vardı, o bize yardım ediyordu.
Sayfa 80 - İletişim Yayıncılık
Artık Türkiye’ye dönüş vakti de geliyordu. Bu arada dönen birinci ve ikinci grubun tutuklandığını duymuştuk. 1937 yılına girdiğimizde artık bizim de dönecek olan üçüncü kafile olarak hazırlıklarımızı bitirmemiz gerekiyordu. Arkadaşların tümü bana burada kalıp, çocuğumun büyümesini beklememi söyledi. Bir gün Dr. Şefik Hüsnü ile Reşat Fuat gelip, kızım beş yaşına gelene kadar orada yaşamamın zorunlu olduğunu, Peres’in ise gitmesi gerektiğini söylediler. Ancak ben razı olmadım, hatta kızımı da yanımda götüreceğimi söyledim. Buna herkes karşı çıktı, o yollarda küçücük bir bebeğin başına neler geleceğini söyleyip, beni vazgeçirdiler.
Sayfa 84 - İletişim Yayıncılık
17 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.