Yazısını bana gösteren çocukla aramızda şöyle bir diyalog geçti :
Öğrenci: Nasıl olmuş?
Ben: Sence nasıl olmuş?
Öğrenci: Güzel olmuş.
Ben: Güzel yapan ne?
Öğrenci: Hmm, aslında burası olmamış.
Ben: Neden?
Öğrenci: Yamuk olmuş.
Ben: Başka?
Öğrenci: Burası da olmamış.
Ben: O neden?
Öğrenci: Çok bitişik olmuş.
Ben: Başka?
Öğrenci: Burası da çizgi dışına çıkmış.
Ben: Peki, bunlar olursa, yazı güzel mi olur?
Öğrenci: Evet.
Ben: Tamam. Hadi o zaman sen git, söylediklerini düzelt.
Çocuğu övmedim, ödül vaat etmedim ve kendi yargılarıma bağımlı kılmadım. Çocuk kendisini değerlendirdi ve eksikliklerini kendisi keşfetti. Daha sonraki derslerde başka bir hece yazdığında kendisini rahatça değerlendirebilir ve kendisini geliştirebilir.
Bazı ülkelerde itfaiyeciler söndürdüğü yangın başına para alınca, itfaiyeciler yangın çıkma ihtimali olan yerlerdi görmezlikten geliyor. Yangın çıksın da söndürelim diye bekliyor.
Özdenetimli insanlar, gelecekteki daha iyi bir şey için, şu anda çekici görünen isteklerini ve dürtülerini erteleyebilirler. Geleceğe yönelik çalışıp, çeldiricilere ket vurabilirler.
Çocukları kontrol edilmesi gereken küçük insanlar değil, güvenilmesi gereken iç dünyası geniş bireyler olarak görmeliyiz. Sahip olmak istediğimiz değil, sahip olduğumuz çocukları yetiştirmeliyiz.
Özdenetimi düşük olanlar, başkalarıyla tartışırken, kendi düşüncelerini bekletemez, dürtüsel davranır. Aklındaki her şeyi hemen söyler. Karşıdakilere konuşma fırsatı tanımaz ve onları dinlemez.