İşte şimdi daha bi anlamlı kitabın adı.
Heryeri her şeyi bir parçamız sanki.
O alandan sağ çıkan çocuğunun büyüdüğünü, dev gibi olduğunu gören ve peşinden ayrılmayan anne baba...
peşinden ayrılmayan anne babasına öfkelenen çocuk... sevdiğinin bayrağını görüp öldü sanan insan ve ölmediğini gördüğünde sevinen, sonra sevindi diye başını döven insan...
hastane kapılarındaki listeler...
yaralı listesinde aradığı ismi bulduğunda rahatladım diye kendini bencil hissedenler...
o banyoda gideceğini sandığın ama burnunun direklerinden hiç gitmeyen ve herhangi bir anda da hatırlayacağın o koku.
Ve tam olarak banyoda,
gerçek bir yalnızlıkta,
tüm gün güçlü kalmaya çalışmış dizlerinin, dişlerinin, elinin, kolunun, saçlarından onlarca canın her parçasıyla birlikte gözyaşlarının döküldüğü o an.
Benim adım 10 Ekim değil de ne olacaktı ki zaten...