Çünkü bazen okuduğumuz şeylerin hatırası, somut deneyimlerimizi şekillendirir ve bu deneyim fiziksel bir şeyden öte, okunanın gerçekleşmesi olur artık.
Aynı şekilde, yolların yüzeyinde oluşan gelişigüzel tesadüfler de bana böyle basit ve heyecan verici gelir. İç içe geçen farklı materyaller, zaman içinde oluşan hasarlar ve kusurlar ya da sürekli kullanılmaktan aşınmış kısımlar gibi keşifler, bazen birden belli olmaya başlar ve sıradan, hatta çoğu kez kolayca açıklanabilir oldukları halde, az önce bahsettiğim gibi, asli değil ikinci zamana ait oldukları için bana yine de akıl almaz görünür ve beni bir anda hipnotize olmuş gibi kendilerine çekerler.
Benim için bir park, her şeyden önce, kusursuz değilse iyidir, bir de yalnızlık tarafından ele geçirildiği zaman; öyle ki o yalnızlık hem insanın kendi işaretine hem de o parkta yürürken tek tük rastlanan diğer insanlarla paylaşılan bir işarete dönüşebilmelidir, ama bu karşılaşılan yayalar da, benim bakış açıma göre, insana hem tanıdık hem de yabancı gelen bir yerde yüründüğünde hep olduğu gibi, mutlaka düşünceli ya da dalgın, hatta biraz da kafası karışık olmalıdır.