Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Modern Batı'nın Anlam Arayışı

Benlik Ve Ruh

John Carroll

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
'Dünyada ne yapmalıyız ?—yaşamalı, üremeli, zevk peşinde koşmalı ve sıkıntıdan kaçınmalıyız. Ölünce ne olacağız?” —hiçbir şey, sadece çürüyüp bozulacak, birer leşe döneceğiz. Nobel ödüllü bir şair olan Francis Crick'in ifadesiyle, ruh sadece sinir hücrelerinin bir derneşimidir. Modern nihilizmin en otoriter, en şevk kırıcı kisvesi budur. Dahası, bir kez kendinizi kaptırdığınızda bu nihilizmin mantığından yakanızı sıyırmanız kelimenin tam anlamıyla imkansızdır.
Liberalizmin bireyle ilgili psikolojik varsayımı -bireyin kendi başına bırakıldığı takdirde serpilip gelişeceği düşüncesi, insan benliğinin doğasında var olan açgözlülüğü, şiddeti ve kötülüğü yadsıması dolayısıyla naiftir. Liberalizm, bireyde kendi kendisini dızginleme yeteneğinin mevcut olduğunu varsaymaktadır ki, tanh boyunca böyle bir şey gözlenmemiştir. Uygulamada, kültürün sınırlamalarından masun olan üst orta sınıf, tek bir değerle, sarhoş edici bir şey olan özgürlükle başbaşa bırakılmış ve liberalizm, bencilliğin kusursuz rasyonelleştirimini temin etmiştir. Toplumların en iyi nasıl işlediği ile ilgili basit liberal yaklaşım yanlıştır. Adam Smith'in "görünmez el" kavramında örneklenen bu varsayıma göre, kendi başlarına bırakılması durumunda ıktısadi piyasalar otomatik olarak etkili bir biçimde ve olması gerektigi şekilde işleyecektir. Oysa, gerçekliğe sıradan bir göz atış Smith'in iyimserliğini boşa çıkarmaya yeterlidir.
Reklam
Eğer tüketim” terimini kullanmayı seçeceksek, emtia üzerindeki Marksist vurguyu bir kenara bırakmamız gerekir. Bir anlamda, müşterinin istediği şey, Max Stirner'ın da belirttiği gibi, kendi kendisini tüketmektir.9 Müşteri, yenilip bitirilmek, bir başına olan kendi benliğinden daha büyük bir evren tarafından soğurulmak istemektedir. Büyüleyici bir an, geçmiş fantazileri çağrıştıran ve yavan olan şimdiden oldukça farklı bir geleceği ıma eden bir an içerisinde eriyip gitmek istemektedir.
Nietzsche, 1882 tarihli “Tanrı'nın ölümü! ile ilgili mecazi anlatısında anlam krizinin yolda olduğu kehanetinde bulunmuştu. Doğaüstü merkezi bir mutlak güce inanç olmazsa tüm hiyerarşiler yıkılır gider. Örneğin cinayetin kötü olduğunun kategorik olarak kanıtlanmasını sağlayabilecek hiçbir ölçü kalmayacağından herhangi bir evrensel ahlak yasası sözkonusu olamaz. Kişinin keyif verici bulduğu her şeyi yapmaması için bir neden kalmaz. Dahası, bir yandan atom fiziğinde, diğer yandan ise soyut savaş örneğinde görüldüğü üzere eşyanın görsel düzeni bile tartışma konusu olur. Tanrı olmasa, tüm düzenler göreli —toplumsal veya bireysel olarak inşa edilmiş bir hal alır ve yegane gerçeklik öznel gerçeklik olur. Artık benliğin yok oluşundan ibaret bir hale gelmiş bulunan ölümü bir yana bırakacak olursak geriye sadece benlik kalmaktadır. Weber, geriye kalan şeyin savaşan tanrıların çoğulluğu olduğunu söyleyerek tartışmayı genişletti. Modern birey, kültür piyasasında kendi düşgücüne uygun fikirler arayarak kendi inançlarını —tanrılarını- seçme özgürlüğüne sahiptir. İnancın yerini günümüzde kaprisin almış olmasından dolayı bu tanrılar doğal olarak kolayca ıskartaya çıkarılabilmektedir. Böylesi bir dünyada ilerleme, bilim, deneyim ve bilgi peşinde delice koşuş hayatın gerçek ritminin kaçırılmasına neden oluyor.” Bunun sonucunda, Tolstoy'un dediği gibi, ölüm anlamsızlaşıyor. Ölüm anlamını yitirdiğinde ise hayat da anlamını yitiriyor. Din-sonrasının kültürü iktidarsız, dünyası ise doyumsuz ve donuktur.
Hakiki iman, bir tür denge, bir tür rahatlık temin eder. Hakiki imana sahip ki. şinin isyankar olması, saldırganlık sergilemesi, yakınması daha az muhtemel olduğu gibi, olan bitenin felsefi açıdan olması gerektiği şekilde gerçekleştiğini kabul etmesi dolayısıyla zorluklara göğüs germesi, hayatın karşısına çıkaracağı şeyleri neşe ve minnettarlıkla karşılaması da daha kolay olur. Böyle bir insanda benlik ve ruh arasında bir denge ve bir çok farklı kültür tarafından bir çok dönemde yüceltilen bilinçdışı güvenlik duygusu baskındır ki, bu halin ibadet ve kilise müdavimliği ile fazla alakası yoktur. Bu halin yitirilmesi durumunda sekülerleşme vehamet kazanır.
Geleneksel sınırları belirsizleşmiş olan çağdaş Batı'da özellikte de çalışan annelerin oranının giderek artmasından dolayı ne tür karmaşıklıklar doğmuş olursa olsun, eski asli örnekler varlıklarını sürdürüyor. Annelerin yuva yapıcı, babaların maişet temın edici olmaları evrensel bir yasa gibi gözüküyor. Çağdaş Batılı kadınların yarısı ile üçte ikisi arasındaki bir kısmı hâlâ kendılerinin asli görevlerinin evi çekip çevirmek, erkeklerin asli görevinin ise geçim temin etmek —yani kadınların çalışmasının tali bır etkınlik- olduğunu kabul ediyor.” Bunu, kendini yaptığı işe daha az bağlı hissediş izliyor. Dahası, genelde erkeklerden daha düşük bir statüye sahip olmalarına ve daha az ücret almaİarına karşın işlerinden memnun olan kadınların oranı bir nispetsizlik arz ediyor. Tüm sosyolojik araştırmalar, erkeklerin ev ışi yapmaya karşı koyuşlarının bütünüyle tembellikten kaynaklanmadığını ortaya koyuyor; nitekim, 1990'larda, çocuk sahıbı erkekler, maişet temin etme hususunda geri planda kalsalar bıle "geçim temin ediyor" olmaktan gurur duyduklarını belirtmeye hâlâ devam ediyordu.9 Kendilerini hâlâ anne ve yuvayı kuran kuş olarak gören kadınlar, evlerinin pis ve dağınık kalması durumunda —kendi sorumluluklarında olduğuna ınandıkları içın bundan utanç duyuyordu. Bu asli örneklere televizyon reklamlarında hâla yer veriliyor.”
Reklam
Spor, eskiden yerel toplumsal hayatın önemli bir parçasını teşkil etmekte, beceri, cesaret ve centilmenlik gibi değerleri dışı vurmaya sevk eden ritüeller temin etmekteydi. Sadece kazanç ile ilgilenen büyük para sahipleri sporu ele geçirmiş bulunmakta ve onu yığınlara eğlence teşkil edecek şekilde şekillendirilmiş bir sansasyonel olaylar dizisine dönüştürmeye çalışmaktadır. Süreç içerisinde ritüeller tahrip edilmekte, kurallar değiştirilmekte ve ölçüler ortadan kalkmaktadır. Oyuncular kulüplerine, takım arkadaşlarına ve centilmenlik ruhuna olan geleneksel bağlılıklarını yitirmekte ve azami kişisel kazanç peşindeki bencil şahsiyetlere dönüşmekteler. Uyuşturucu ve ahlaki bozulma yaygınlaşıyor. Geleneksel kurallardan ve ölçülerden habersiz olan ve intikam almaya yönelik sansasyonel eylemlerle ilgilenen yeni bir izleyici türü boy gösteriyor. Kısacası, spor, “tüketicilerin duygusal gereksinimlerini yansıtan ve doyuran' bir izlence halini alıyor.?
100 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.