“Şimdi ve gelecek”
“Generalime, bir kelebek gibi çiçekten çiçeğe uçmasını emredersem ya da bir tragedya
yazmasını ve general de emri yerine getirmezse, kabahat kimde olur? Onda mı bende mi?”
Küçük Prens “ Sizde” dedi çekinmeden.
“Doğru” dedi kral. “Herkesten vereceği kadarını istemek gerek. Otorite her şeyden önce
mantık ister.”
Bu noktada ise uç noktalarda siyasete odaklanmak, gücü silahtan çıkan kurşuna indirgemenin
ya da onu siyasi liderlerin açıklamalarının bir sonucu olarak görmenin önüne geçer. Çünkü
toplum doğası gereği barış taraftarıdır; yalnızca kendilerini temsil etmeyen liderlerinin
fantezileri sonucu çatışmaya gider.
Uluslararası realist düşünce siyasi aktörleri; birbirini karşılıklı olarak yok etme güdüsüyle
hareket eden düşmanlar, rekabet içinde olan ama birbirinin hayatta kalmasına tehdit
oluşturmayan rakipler ve ilişkilerinde kuvveti terk etmiş dostlar olarak üç gruba ayırırken;
“herkesin herkesle savaştığı” dünyamız bambaşka bir gerçekliği ortaya koymaktadır.
Oysa çok kutuplu dünya siyasetinde düzen ve istikrar, süper güçlerin nükleer yayılmayı
engellemesini talep ederken adalet, -sadece büyük güçlere değil- tüm devletlere kendi
savunmaları için önemli gördükleri silahlara sahip olma hakkı tanımaktadır. Savaşın dahi
ahlakını savunan pek çok düşüncenin tersine, herkes herkesle amansız ve ahlaksız bir savaş
vermektedir. Oysa tüm savaşlar haksızdır, savaş öldürme demektir ve öldürme özü itibariyle
yanlıştır.
Evrensel bir referans noktasının veya kuşatıcı bir bakış açısının yokluğu, alternatif birçok
perspektifle baş başa kaldığımızı işaret eder. Nietzsche’nin ifadesiyle “ Sadece bir bakış
açısından görmek ve sadece bir bakış açısının bilgisine sahip olmak” artık geçerliliğini
kaybetmiş ve tüm bu bakış açıları sadece aynı gerçek dünyanın farklı temsillerini sunmakla
kalmamıştır. Gerçek bir dünya olduğu fikri yıkılmış ve yerine sadece farklı bakış açıları ve
sadece yorumların yorumları ve metinsellik kalmıştır.
Tarih; bilgi ve iktidar alanında peşi sıra ortaya çıkan tahakküm ve baskı sistemleri şeklinde
ilerlemektedir ve bizlere düşen görev öznelerin, nesnelerin, eylem ve bilgi alanlarının
inşasında açılan ya da kapatılan birçok farklı yörüngeyi açığa çıkararak tarihin maskesini
düşürmektir.
Daha da ötesi, tek ve büyük bir tarih yoktur; bilgi, iktidar etkileri bakımından birbiriyle örüntü
içerisinde birçok farklı tarih aynı anda yaşanmaktadır.
Dış Politika bu sayısında, “şimdi ile gelecek” arasındaki tarihi kaydetmek gayretindedir.