Bazen gerçekler somut olaylar yaşanınca insanın kafasına dank ediyor. Soyut düzeyde yapılan tartışmalarda her zaman her davranışın sözüm ona akılcı nedenleri vardır. Oysa basit bir gündelik olayda gerçek birden sırıtır.
Kedilerimizin, tavuklarımızın birbirine karıştığı, dertlerimizin ortaklaştırılıp dermanın hep birlikte arandığı, annelerimize babalarımıza kızınca veya onlardan kötü azar işitince komşu eve sığındığımız; makam araçları, mesela külüstür cipleri olan subayların, mahallemizin çocuklarını resmî araca doldurup okula bıraktıkları, bütün evlerin kapılarının açık olduğu, anahtarların kapı üstünde durduğu, bugün artık unutulmuş, belki de garipsenen bir yaşam sürdürdüğümüz yer; çocukluğumuzun masum ve güzel anılarının mekanıydı Levent.
Her zaman her şeyden sorumlu hissetmişimdir kendimi. Sokaktaki aç kediden de, insanlardan da, konu komşudan da, dünyadan da. Bu yüzden de hep eksiklenmişimdir sorumluluklarımı yerine getiremediğim için, hep kendimi suçlu hissetmişimdir.
kızdığım eleştirdiğim çok şey oldu; ama hep şöyle düşündüm: yola birlikte çıktık, yol kazaları oldu, kayıplarımız acılarımız oldu ama ruhlarımızı satmadık. ruhlarını satmayanlar nerede olurlarsa olsunlar birbirlerini bulurlar, ruhlarını satanlar ise vicdanlarıyla baş başa kalırlar..