İnsan hangi günün kendisine nasip olacğını tam bilemez, hangi önemsiz ayrıntıyı ömür boyu unutmayacağını da: Su kıyısındaki bir duvarın üstünde titreşen yansımış gün ışığı mı, bir çınar yaprağının döne döne yere düşüşü mü? Zaten çoğu kez, yalnızca geriye baktığında kavrar, o günün kendisine ait olduğunu, takvimin yaprağını koparıp, buruşturup masanın altın attıktan, üstündeki rakamı unuttuktan çok çok sonra anlar.