İyiyim, iyi... Yürüyüp duruyorum, herkes gibi. Herkes kendi yolunda yürüyüp duruyor. Ben de işte, bir orada, bir burada, rastgele, olayın tam ortasında, çemberin üstünde... Sendeleye topallaya, hep gecikmiş, hep zedelenmiş.
Bazı günler vardır, bilirsiniz, öyle tortuludurlar ki, güneşin parıldayışı bile hoyratçadır sanki. İlkbahar, yalnızca geçmişin düş kırıklıklarını çağrıştırır; insan yüzleriyse hepten yalandır. Bilirsiniz, kendini üzerinde çoktandır hiçbir bitkinin yetişmediği bir toprak gibi hissetmeyi...
KADIN: Tüketilmiş, tanrıçalaştırılmış, sahte incilerle donanmış…Arzudan hor görüye binbir tınlamayla dile getirilen bu sözcük, kendisine yüklenen bütün imgelerden sıyrıldığında sanki yalnızca “sessizlikten” oluşmuş gibi duruyor. Kadın kavramıyla, kadın olmanın gerçeği arasında derin bir boşluk var ya sanki gerçek öykümüz bu boşlukta biçimleniyor.