Magris, 1940’ların şiddet dolu ortamında ahlaki, insani ve felsefi bir sorumluluk hisseden rahibin, yaşam ve savaş arasındaki gerilimini resmediyor. Daha özel olan ise Nazi işbirlikçisi Don Kazakları ve İtalyan partizanların kanlı hesaplaşmaları.
Magris, rahibin anlatımı ve hatırlayışını, vaaz ve hikâye arası bir noktaya oturturken savaşın ortaya çıkardığı istilacı ruh hâlini, sorumluluğu ve vicdanı metnin merkezine yerleştiriyor. Seçim yapma ve reddetme ise bu anlatıyı besliyor.
Rahibin 1940’lar İtalyası’na dair hatırladığı en önemli şey, Don Kazaklarının Almanlarla ittifakı ve Nazilerin onları kötülük yapmanın aracına dönüştürüp suç ortağı hâline getirmesi. Bu süreçle ilgili bildikleri ve öğrendikleri, rahibin içine bir kurt düşürüyor: Görünenler, anlatılanlar ve ulaşılan bilgiler ne kadar doğru; bir kişi ya da olay hakkındaki bilgimiz ne kadar güvenilir?