Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Bir Nefeste Dünya Mitolojisi

Mark Daniels

En Eski Bir Nefeste Dünya Mitolojisi Sözleri ve Alıntıları

En Eski Bir Nefeste Dünya Mitolojisi sözleri ve alıntılarını, en eski Bir Nefeste Dünya Mitolojisi kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
GİRİŞ
Açıklanmaz olanı anlamlandıracak hikayeler bulmak için genellikle doğaya bakıp Güneş'ten, Ay'dan, nehirlerden, deniz ve dağlardan tanrılar yaratmışız. Nitekim, insanlar olarak cevaplanamaz olana anlam vermeye çalışırken anlayışımızın ötesindeki yüce bir güce kendimizi tâbi kılmaya meyilliyizdir.
Ma'at ve Kalpler
Mısırlılar ruhun kalpte olduğuna inanırlardı. Bir Mısırlı öldüğünde, Anubis (ölülerin tanrısı) onun kalbini alır, Ma'at'ın ilkelerine göre uygun olarak yaşayıp yaşamadığını belirlerdi. Ölçümü geçemeyen kalpler ikinci bir ölümün acısını yaşar ve tanrıça Ammit tarafından yenir (dişi aslan, timsah ve hipopotamın aç gözlü bir melezi olan Ammit, Mısırlılar için insan yiyen yaratıklar arasında en korkunç olandı), bedenleri ise Duat olarak bilinen yeraltında sonsuza kadar kalmaya mahkum edilirdi. Kalpleri terazide Ma'at'ın tüyüyle dengede kalanların başına daha iyi şeyler gelirdi: Aaru'nun ebedi cennetine giderlerdi.
Reklam
"Ey! Alevden yaratılmış bir ilham perisi Parıldayarak gökyüzüne yükseliyor olsa"
Sayfa 144Kitabı okudu
Sümer Mitolojisi
Bu olay, gerçekliği tartışmalı da olsa, mitlere bağlanma isteğimizi ve açıklanamayanı mantıklı kılmak için herhangi bir hikayeye inanabileceğimizi gösterir.
Mısır Mitolojisi
Mısırlılar Ruhun kalpte bulunduğuna inanırlardı. Bir Mısırlı öldüğünde, Anubis (ölülerin tanrısı) onun kalbini alır, Ma’at (muhteşem denge tanrıçası) ın tüyüyle kıyaslayarak tartardı. Sonuç, kişinin yaşamını Ma’atın illelerine uygun olarak yaşayıp yaşamadığını belirlerdi. Ölçümü geçemeyen kalpler ikinci bir ölüm acısı yaşar ve Tanrıça Ammit tarafından yenir, bedenleri ise Duat olarak bilinen yer altında sonsuza kadar kalmaya mahkum edilirdi. Kalpleri terazide Ma’atın tüyüyle dengede kalanların başına iyi şeyler gelirdi. Aaru’nun ebedi cennetine girerlerdi.
Amerika yerlilerinin mitolojisi
Amerika yerlilerinin kültürü, doğayla insanlar arasında kurulan ruhsal bir denge prensibine dayanır ve özü itibariyle toprakla içiçe geçmiş durumdadır. Hayvanlar bu mitolojinin içinde büyük rol oynar: Yaşayan her şeyin dünyanın toplu ruhuna ait olmakla birlikte, Bireysel bir ruh olduğuna da inanılır. Yerliler toprağın bütün yaratıkların ortak malı olduğunu düşünür ve Avcılar yemek için öldürdükleri hayvanların ruhlarına şükranlarını sunarlar.
Reklam
Düşzamanı
Avustralya Aborjin mitolojisi üç temel şeye gönderme yapar; insan, toprak ve kutsal alan. Dünyanın yaratılışı sırasında, yani insan hayatı ortaya çıkmadan evvel, Düşzamanı adı verilen bir dönem yaşanmıştır. Avustralyalı Aborjinler, insanların yaratılıştan sonra aynı anda hem fiziksel dünyada hem de Düşzamanı'nda yaşadığına inanıyordu. Buna göre hayatta ve ölümde, her birimizin bir parçası sonsuz Düşzamanı'nda varlığını sürdürürdü.
Sayfa 16 - 1. Bölüm- Avustralya ve Maori Mitolojisi
Gökkuşağı yılanı
Düşzamanı'nda, zamanın doğuşunda, Gökkuşağı Yılanı Avustralya'yı boydan boya katederken, geçtiği yerlerde bıraktığı izler; vadileri, nehirleri ve dere yataklarını oluşturur. Kurbağalara seslenir ve kurbağalar topraktan suyla dolup ağırlaşmış karınlarıyla çıkarlar. Gökkuşağı Yılanı, kurbağaların karınlarını gıdıklar ve su dünyaya fışkırır, nehirleri ve gölleri doldurur. Buradan da tüm yaşam -hem bitkiler hem hayvanlar- doğar. Kanguru, devekuşu, yılan, kuşlar ve tüm diğer hayvanlar ülkeyi gezen Gökkuşağı Yılanı'nı takip eder. Her hayvan, sadece kendi türündeki canlıları avlayarak ekoloji dengeyi korumaya yardımcı olur.
Sayfa 18 - 1. Bölüm- Avustralya ve Maori Mitolojisi
Yılan yasalar koyar ve yasalara itaat etmeyenlerin hayvan biçiminde kalacağını, yasalara uyanların ise insan formuna terfi edeceğini söyler. Her kabilenin belli bir hayvandan geldiğine inanılır. Bu hayvanlar kabilelerin totemidir ve totem onlara kökenlerini hatırlatır. Kabiledekiler, bu totem hayvan hariç her şeyi yiyebilirler. Böylece herkese yetecek kadar yemek olur. Bu, kaynakların sınırlı olduğu bir diyar için epey faydalı bir ilkedir.
Sayfa 18 - 1. Bölüm- Avustralya ve Maori Mitolojisi
Güneş
Düşzamanı'nın ilk günlerinde, henüz Güneş yaratılmamışken, sırılsıklam âşık bir genç kızın sevdiği yakışıklıyla birlikte olması yasaklanır. Kız öfkeyle ormanın derinliklerine kaçar. Orada ne yemeğin ne de barınağın olmadığı çok ağır koşullarla karşılaşır. Kabilesi peşinde olduğundan, kendini daha da amansız koşulların içine atmak zorunda kalır. Genç kızın ölmek üzere olduğunu ve uyuduğunu gören ataların ruhları, artık müdahale etmeleri gerektiğine karar verirler. Kızı yiyecek yemek ve ısınacak ateş bulabileceği göklere çıkarırlar. Kız uyandığında halkının üşüdüğünü ve karanlıkta olduğunu görür, ateşleri onlara gün boyu yetmemektedir. Ailesini özlese fakat onlara dönmeye can atsa da, artık göklere ait olduğunu ve ailesine de yardım etmesi gerektiğini anlar. Ateşini olabildiğince büyütüp halkının ısınması için gün boyu sıcaklığı artırır. Güneş'in yaratılışı ona öyle eşsiz bir mutluluk verir ki, onu her gün yeni baştan alevlendirip ailesinin hayatını kolaylaştırmaya koyulur.
Sayfa 19 - 1. Bölüm- Avustralya ve Maori Mitolojisi
Reklam
Günlerden birgün, Düşzamanı'nın büyük avcısı Japara karısı ve oğlundan ayrılıp günlük avına çıkar. Onun yokluğunda, gezgin bir hikaye anlatıcısı olan Parukopoli, Japara'nın karısının karşısına çıkar, kadını büyüleyen muhteşem hikayeler anlatır. Kadıncağız hikayelere kendini öyle kaptırır ki, suda debelenen oğlunun sesiyle ancak kendine gelir. Onu kurtarmak için koşar fakat iş işten geçmiş, çocuk çoktan boğulmuştur. Kadın, oğlunun cansız bedenini kucaklayıp oturur ve bütün gün hüngür hüngür ağlayarak Japara'nın dönüşünü bekler. Olanları anlattığında kocası öfkeden deliye döner ve onu çocuğunun ölümünden sorumlu tutar. Silahını alıp karısını öldürür, sonra da Parukopoli'nin peşine düşer. İki adam dövüşür, ikisi de ağır yaralanır fakat galip gelen, hikaye anlatıcısını öldüren Japara olur. Kabilesi tarafından azarlanan Japara, sonunda hatasını anlar. Karısının ve oğlunun ölüsünü arar fakat ikisinin de ortadan kayboluğunu fark eder. Yaptıklarından vicdan azabı çeker ve ağıt yakıp ailesini alan ruhlara yeniden onlarla bir araya gelebilmek için yalvarır. Ruhlar isteğini kabul edip Japara'nın gökler dünyasına ailesini aramaya girmesine müsaade ederler fakat ceza olarak yapayalnız göklerde onları tek başına arayacaktır. Rivayete göre, Japara'nın Parukopoli'yle olan dövüşünden kalma yara izleri hâlâ Ay'in çizgilerinde durmaktadır. Ay da zaten onun ailesini ararken yaktığı ateşin yansımasıdır. Ay'ın yörüngesinin ve biçiminin değişmesi de zavallı Japara'nın sonsuz arayışının simgesidir.
Sayfa 20 - 1. Bölüm- Avustralya ve Maori Mitolojisi
400 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.