Yanında yürüyen insanlardan -ve yağmurdan arta kalan su birikintilerinde kendi yüzüne basıp geçtiğinden- habersizdin.
Seninle aynı yöne ilerleyen her insanın farklı bir öyküyü yaşadığını -ve aralarında bırakılan şu mesafenin birbirlerinin öykülerine ilişmemek için bilinçli olarak bırakıldığını- düşünüyordun o an.
Insan hayatının her evresi bir renkle sembolize edilecek olsaydı çocukluk ve gençlik yıllarımı zamana yenik bir renkle;sarı ve sarının tonlarıyla betimleyebilirdim herhalde
Evlerden çıkmaya yürek isteyen bir mevsimdir burada kış. Dilden dile dolaştığı için eksikleri tamamlanan hikayelerin,sökükleri dikilen kıssaların kar tanesi gibi yaşlıların dilinde eridiği mevsimdir.
"Güneşi sırtıma alıp yürümek düştü payıma. Oysa gölgeler her zaman korkutmuştur beni. Güneşe doğru yürümek varken durup gölgelerin büyümesini izlemek daha zor değil mi?"
"Dönmek kelimesi yenilmişliği anımsatıyor bana, başaramamayı, mecburiyeti anımsatıyor, kabullenmeyi...
İnsanı dönmeye sürükleyen şey nedir?
Başladığı yere tekrar neden gelir insan?
Bu bir seçim değil. Belli ki zorunluluk...
Ama bile bile. Neden..?"
"Oysa nasıl da inanmıştım ben. Değişiverecekti her şey. Kalkacaktı üstümüzdeki bulutlar. Gökyüzünde bize de yer açılacaktı. Yeniden başlayacaktık. Yeniden başlayacaktım. Yeniden..."