İnsan bir ağaca benzer; her kış yapraklarını döker, ilkbaharda da yeniden yaprak verir ve yeni bir güç kazanır. İnsan yüreğinin çok saglam bir işleyişi vardir. Gerektiginde güçlüklere göğüs gerer, soğuğa, açlığa,haksızlığa, iskenceye,hiyanete dayanır ama kader bir çocuk gibi kelebeğin kanadını yaralar. Yürek bu mücadeleden yorgun çıkar.
O andan başlayarak belki insan daha
güçlü, belki de hareketlerinde daha kararlı ve bilinçli olur, fakat kendisini mutlu kılan canlılığını yitirir.
Hepsinde onu andıran izlere rastlıyordum. Gözleri bakışları onu andırıyordu. Ama bu kadınlar yaşıyorlardı. Ben annelerin ölebileceklerini düşünemiyordum.
İnsanları yeterince tanımadığımız zaman zayıflığı, yetinmeyi, hınç duymayı zıt bir şey olarak kabul ederiz. Bunlar ferdin bünyesinde vardır ve iyi işlenmiş bir toprakta yeşeren buğday tanesinin gelişimi kadar mantıkîdir. Bütün bunlar insanı oluşturur, bir insanı tanımamızda yardımcı olur...
Zaman, zihnindeki belirgin olayları bütünleştirir, arka arkaya gelen olayları ise siler. Bu çağlarda davranışlar ve sözler güneşin doğuşundan batışına kadar sürer...
Bana göre ister iyi ruhlu, ister kötü ruhlu olunsun, ölüme hayattayken alışılır, bu bir vicdan görevidir Kötü; günah işlememiş, sözünden dönmenin tadını ve hakaretin zevkini bilmeyan için ne anlama gelebilir?