Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Bozkırda Günler

Talip Apaydın

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
Ben hep yalnız olmayı severim. Eğer yollarda isem, yol arkadaşım varsa ben yine beş on adım ilerde kendi kendime yürümeliyim. Bir kastım yok. Sadece böylesini seviyorum. Kendi düşüncelerimle, hayallerimle kendime mahsus bir iklim kuruyorum. Başkası varken bu iklim bozuluyor. Onun için sen darılma Şakir.
Sayfa 69 - Varlık, 1952Kitabı okudu
Vaktim varsa oracıkta hava kararıncaya kadar okurdum. Çok susamış bir insan düşünün, kanıncaya kadar su içsin. Yerimden öyle doymuş olarak kalkardım. Hey.. İşte o an bana çok acı gelirdi. Nerede olduğumu damdan düşer gibi hatırlayıverirdim. İçimde bir yer uyuşur giderdi. Sendeleyerek yürürdüm. Bozkır önümde olanca acılığı ile, gerçekliği ile uzanırdı. Sapsarı... Bomboş.. Bu bana hain bir suratın sırıtması gibi gelirdi. Göğe bakardım tek bulut olmazdı. Bir akşam inerdi. Ağır, korkulu.. Beni ezecekmiş gibi inerdi. Kabuslar içinde bir kırık yürek bütün gece hatırlar ve üzülürdü. İyi günler düşünürdü.
Sayfa 30 - Varlık, 1952Kitabı okudu
Reklam
Bayramların arifesinde camiden çıkınca hep birlikte mezarlığa gidilir. Herkes kendi yakınlarının mezarı başında fatiha okur. Bu merasimler nedense beni ağlatır. Yerin altı da üstü de birdir de belki onun için ağlatır. Bu mezarlık bu köyü bekler gibidir. Değilse step, köyün içine kadar girecektir. Oysaki, köyü bu mezarlık tüketiyor, her sene biraz daha tüketiyor. Genç, ihtiyar demeden, birer birer taşları arasına çekiyor. Neredesiniz, ey dünyanın doktorları! Bu köy gittikçe bitiyor. Daha dün bir gelin öldü. Doğan çocuğu da bir saat sonra öldü. İkisini bir mezara koydular. İşte şu taze topraklı yer onların mezarı. Taşları daha dağılmadı. Ama ileride dağılacaktır. Orası da bir taş yığını olacaktır. Bu gidenler kimden gidiyor? Bunlara kimler yanacak?
Sayfa 68 - Varlık, 1952Kitabı okudu
Çalışmanın, hak etmenin mesut arabasına binmemiş olanlar bana hep birer zavallı gibi geldiler. Şu güneşin altında fuzulî olmak en büyük bahtsızlıktır. Bu makinenin mutlaka çalışan bir çarkı olmalıyız. Ekinlere tırpan çaIan bu adamın karşısında kendimi çok küçük buluyorum. Soğumuşum, kararmış kalmışım. Hani “Kırlara gitmeliyim, güneş ışığı gibi berrak resimler yapmalıyım.” diyen ressamın enerjisi! Ben neyim böyle!
Sayfa 44 - Varlık, 1952Kitabı okudu
Bizim Sakarya, istilâcının geri dönmeğe mecbur bırakıldığı yerdir. Bir milletin elinden alınmak istenen hakları Sakarya kıyılarında kurtarılmıştı. Başkalarına hükmetmek isteyen zihniyet tarihe örnek kalsın diye buralarda bir daha ezilmiştir. Sakarya zaferi, haksıza haklının, zalime masumun zaferidir. Ben sonraki yaşlarımda Sakarya kıyılarını gene birçok defalar dolaştım. Kendimi haklının, masumun fakat galibin bir çocuğu olarak bildim. Ve sonsuz gururlar duyarak, derin hazlar alarak dolaştım. Sakarya’nın düşman tarafından çiğnenen tarafı ile düşmanın ayak basamadığı tarafı yan yana ve karşı karşıyadır. Bu yakınlık mânalıdır. İki yaka arasında, sanki Atatürk'ün iradesi donmuş bir halde hâlâ durmaktadır. Sakarya Savaşı’nı bu irade kazanmıştı. İnsan oralardaki her taşa saygı duyarak oturuyor. Her taş, her ağaç, her parça oralarda büyüktür, muhteremdir. Çünkü haklı bir dâvanın şahididirler. Hatta belki bu dâvaya yardım etmişlerdir. Belki şu büyük kayanın gölgesinde yurdundan zalimi kovmaya çalışan bir masum silâhını temizlemiştir. Yahut belki “Ah, yaralandım!” nidaları ile son nefesini vermiştir.. Bizim Sakarya kıyılarındaki her köşe, her taş bunun için sihirlidir, insana tesir eder, insanı duygulandırır. Her şey sanki bir hâtırasını anlatmaya başlayıverecekmiş gibi durur. Sakarya kıyılarında insan daima duyan bir gönülle, yaşaran gözlerle dolaşır.
Sayfa 64 - Varlık, 1952Kitabı okudu
İlerdeki yoldan bir iki kağnı uzun gıcırtılarla köye doğru geliyorlar. Acelesiz, ağır ağır geliyorlar. Nefesimi kesiyorum, bu sesleri iyice dinliyorum. Tâ içime sindirmek istiyorum. İşte Anadolu’nun yüzyıllar boyunca dinlediği, ruhunu şekillendirdiği, fakirliğine, nâçarlığına dinleye dinleye alıştığı sesler... Bu sesi iyi dinleyin, memleketi anlarsınız.
Sayfa 49 - Varlık, 1952Kitabı okudu
Reklam
İçim karışıktı. Düşüncelerim bir sonuca varmadan parçalanıyor, birbirine uymaz kutuplar oluyordu. Hâdiseler, imkânsızlıklar beni böyle kararsız kılmıştı.
Sayfa 101 - Varlık, 1952Kitabı okudu
100 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.