Dış görünüşe rağmen kuş, çiçek ya da yağmur formundaki bir kaligram, “ bu bir güvercindir , bu bir çiçektir , bu bir sağanaktır " demez ; bunu deyince ve sözcükler konuşmaya başlayıp bir anlam sununca , kuş uçmuştur ve yağmur kurumuştur bile. Kaligram , kendisini görene , bu bir çiçektir , bu bir kuştur demez , diyemez . Kaligram , böyle bir olumlayıcı önerme ileri süreme yecek ölçüde formun içine kıstırılmış ve benzeyişe dayanan canlandırmaya boyun eğmiştir . Ve okuduğumuz zaman anlamını çözdüğümüz cümle ( “ Bu bir güvercindir " , " bu bir sağanaktır " ) , bir kuş değildir artık , bir sağanak değildir . Hile ya da güçsüzlük yüzünden olsun ( bunun pek önemi yok ) , kaligram hiçbir zaman aynı anda diyemez ve canlandıramaz. Görünen ve okunan aynı şey, görüldüğünde susar, okunduğunda saklanır.
tutarlı, denk düşen ve sistemli işaretler olarak göstergelerin, öncelikle, özgün olarak ve gerçek olarak varolduğuna inanmak, yorumun ölümü demektir. buna karşıt olarak, yorumun yaşamı, sadece yorumların varolduğuna inanmaktır.
Ne gördüğümüzü söylememiz boşunadır;çünkü, gördüğümüz söylediğimizin içine hiçbir zaman yerleşmiş değildir. Ve söylediğimizi, imgeler, mecazlar, benzetmeler kullanarak göstermeye çalışmamız da boşunadır;çünkü onların göz kamaştırıcılıklarını edindikleri mekan, gözlerimizin önümüzde açtığı mekan değil, sözdiziminin art arda gelen öğelerinin belirlediği mekandır. Ve bu bağlamda uygun bir ad, sadece bir oyundur ve bize işaret etmemize yarayan bir parmak sağlar;başka bir deyişle, kişinin, konuştuğu alandan baktığı alana gizlice geçmesini olanaklı kılar ve bir başka deyişle de, sanki eşdeğerliymişler gibi, birini ötekinin üzerine katlamamızı sağlar
Modern sanat, bir resmin kendisinden başka hiçbir şey olmadığını ve benzeyişe dayanan canlandırıcı gerçekçiliğe gömülü olan dilden özerk olduğunu ileri sürer.