Durum o hale gelmişti ki, dinine bağlı müslümanlar namaz kılmak için camiye girerken, kendilerini gericiler listesine kaydetmeye hazır bir sivil polisin orada bulunup bulunmadığını anlamak için etrafı kolaçan etmek mecburiyetinde kalıyorlardı.
Sultan Abdülhamid Han, saltanatının son günlerine isabet eden günlerde, büyük bir vatanperver ve kahraman olduğunu bir daha göstermişti. Rus ve Alman sefirlerinin, kaçması için yardım teklif etmelerini şiddetle reddetmiş ve :
“Etlerimi cımbızla koparacaklarını da bilsem, bir ecnebi devlete ilticayı düşünemem. Vatanımdan kaçmak mûcib-i ardır. Hattâ bu, benim gibi otuz üç sene bir devlete padişahlık etmiş bir insanın irtikap edemeyeceği en büyük alçaklıktır.” demişti.
İnsan hayat yolunda yürüyüp ilerledikçe anlar ki, gönüldeki âkide(inanç) boşluğunu ne servet, ne mevki, ne nüfuz, hülâsa dünya değerinden hiçbir şey dolduramaz.