.
Benim yüreğim mi
yoksa seninki mi?
Kim yansıtıyor düşüncelerimi?
Kimdir bana
bu köksüz
tutkuyu veren?
Niçin giysim
rengini değiştiriyor?
Her şey bir yol kavşağı!
Niçin bunca yıldız görüyorsun
gökte?
Bu sen misin, yoksa ben miyim
kardeşim?
Ve bu buz gibi eller
başkasının mı?
Kendimi görüyorum batan güneşlerde,
Ve insanlar karınca yuvası gibi
dolaşıyorlar yüreğimde.
.
.
Gidip gelen insan,
ırmaktan ve rüzgardan kaç,
yum gözlerini ve sonra...
devir salkım salkım gözyaşlarını.
Bir tele, ipliğe bağlı ruh
soruyu unutur
ve savsaklar sorunun
oraklarını.
Bizi örten ve şaşırtan
sarmaşıktır soru.
Gözlerimiz altında prizmaları
ve köşebaşlarını fır fır döndürür.
Aynı gizli sorudur
yanıt.
Bir kaynak gibi gider
ve ayna halinde döner.
.
.
Dört atlı geçiyor
su kılıçlarıyla
ve gece karanlık.
Yaralıyor dört kılıçları
güllerin krallığını.
Sizi de kalbinizden yaralayacaklar.
Bahçeye inmeyin!
.
.
~ Kasım 1919 ~
Yağmurlu, kül rengi bir akşam...
Her şey eski bildiğince yürüyor.
Kuruyan ağaç.
Yalnız odam.
Ve de eski portreler
Ve açılan kitap...
Sıkıntı sızıyor döşemelerden
Ve de ruhumdan.
.