Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Asaf Hâlet Çelebi Bütün Yazıları

Hakan Sazyek

Asaf Hâlet Çelebi Bütün Yazıları Gönderileri

Asaf Hâlet Çelebi Bütün Yazıları kitaplarını, Asaf Hâlet Çelebi Bütün Yazıları sözleri ve alıntılarını, Asaf Hâlet Çelebi Bütün Yazıları yazarlarını, Asaf Hâlet Çelebi Bütün Yazıları yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Her in­sa­nın ten­ha ve giz­li ta­raf­la­rı var­dır. San’at bi­zim bu en yal­nız ta­ra­fı­mı­zın ifa­de­si­dir ve ol­ma­lı­dır.
Biz, bir sa­nat ese­ri kar­şı­sın­da ru­hu­mu­zu sa­nat­kâ­rın ru­hu­nun ay­na­sın­da gö­rü­rüz. Hoş­lan­dı­ğı­mız, içi­miz­de sa­mi­mî ve ha­ki­kî ben­li­ği­mi­ze ya­kın olan şey­dir.
Reklam
Za­man mef­hu­mu asıl bi­zim dar ka­fa­mı­zın için­de­dir; gü­ze­li za­man­la ölç­mek is­te­riz ve gü­zel­li­ği ken­di gö­zü­müz­le de­ğil baş­ka­la­rı­nın göz­le­ri­ne ina­na­rak ta­nı­mak is­te­riz. “Gü­zel” stan­dard dam­ga­sı vu­rul­muş bir şe­yi ka­yıt­sız­ca ka­bul edi­ver­mek ko­lay bir şey ge­lir. Bu kol­lek­tif gö­rü­şü­müz­dür ki, için­de bu­lun­du­ğu­muz mu­hit ve za­man­la, me­se­lâ, ne bi­le­yim ça­mur­dan ka­ba ve iğ­renç bir put ya­pa­bi­lip ona ta­pa­bi­lir, fa­kat bir an bu kol­lek­tif ve id­lâl edi­ci man­ye­tiz­ma­nın sey­ya­le­sin­den kur­tu­lup da iç ben­li­ği­mi­zin göz­le­riy­le bak­mı­ya ve gör­mi­ye mu­vaf­fak ola­bi­lir­sek asıl ve gü­zel ve iyi gö­re­bi­li­riz. Ça­mur put­la­rı yağ­mur­lar ve kar­lar bir gün si­ler ve eri­tir ve za­ma­nın ço­cuk­la­rı baş­ka bir şe­kil­de ve baş­ka bir mad­de­den, bu se­fer de me­se­lâ buz­dan bir put ya­pa­bi­lir­ler.
Bu­ra­da ço­ğu­mu­zu alâ­ka­dar eden mü­him bir nok­ta­ya te­mas et­mek is­ti­yo­rum: Sa­nat­te “ye­ni ve es­ki me­se­le­si”. Her­ke­sin bil­di­ği bir ak­si­yom var­dır. Es­ki ye­ni­yi çe­ke­mez ve ye­ni es­ki­den hoş­lan­maz. Bi­zim yal­nız sa­nat ve ede­bi­yat­ta bu ak­si­yo­mu faz­la ih­ti­yat kay­dı ile ve mah­dut mâ­na­sıy­la al­ma­mız lâ­zım­dır. Evet, es­ki­den ye­ni olan şey bu­gün es­ki­miş­tir. Fa­kat mu­hak­kak ki za­ma­nın tah­rip­kâr pen­çe­si­nin par­ça­lı­ya­ma­dı­ğı bir şey var­dır; onun na­sıl doğ­du­ğu ek­se­ri­ya müp­hem­dir, za­man­la tah­dit edi­le­mi­ye­cek ka­dar gü­zel­dir. Asır­lar üze­rin­den ka­ran­lık bu­lut­lar gi­bi ge­çer, ren­gi ka­rar­maz, da­ima ok­şa­yan ve gü­lüm­si­yen bir gü­neş var­dır ki onu ka­ran­lık bu­lut­lar ara­sın­dan gö­rür, se­ver ve za­man za­man bu­lut­la­rı par­ça­lı­ya­rak çıp­lak ve ısı­tı­cı ışık­la­rıy­le yı­kar.
An­cak de­de ol­mak is­ter de çi­le­yi kı­rar, ya­ni de­vam et­ti­re­mez­se tek­rar mu­hib­ler ara­sı­na dö­ne­bi­lir, fa­kat Mev­le­vî­ler ara­sın­da pek iyi na­zar­la gö­rül­mez, onun mu­hak­kak su­ret­le pî­rin bir sil­si­le­si­ne uğ­ra­ya­ca­ğı iti­kat edi­lir­di. Çi­le­yi kı­ran­lar ye­ni­den baş­la­mak hak­kı­na sa­hip­ti­ler. Bu­nun için bir had yok­tu. Hat­ta Kon­ya’da der­gâ­hın ka­pı­sı­na ya­zı­lan bir ru­baî me­alen şöy­le söy­lü­yor­du: “Bey­te gel!... Yi­ne gel!... Ne olur­san ol yi­ne gel! Kâ­fir de, rind de, put­pe­rest de ol­san yi­ne gel! Bu bi­zim der­gâ­hı­mız ümit­siz­lik ka­pı­sı de­ğil­dir! Yüz ke­rre tev­be­ni boz­muş da ol­san yi­ne gel!”
İs­tan­bul onu se­ven­ler için da­ima göz­de tü­ten ve gö­nül­den çık­ma­yan bir sev­gi­li ola­rak kal­mış­tır.
Reklam
Mü­el­li­fin de de­di­ği gi­bi: “Ede­bi­yat vak’ala­rı­nı za­man çer­çe­ve­si için­de ol­du­ğu gi­bi sı­ra­la­mak, bir­bi­riy­le olan mü­na­se­bet­le­ri­ni ve dı­şar­dan ge­len te­sir­le­ri tâ­yin et­mek, bü­yük zevk ve fi­kir ce­re­yan­la­rı­nı ayır­mak, hü­lâ­sa her tür­lü ve­si­ka­nın hak­kı­nı ve­re­rek bir dev­rin ede­bî çeh­re­si­ni tes­bi­te ça­lış­mak, ede­bi­yat ta­ri­hin­den bek­le­nen şey­le­rin en kı­sa ifa­de­si­dir.”
Âlim na­sıl bu gö­rü­nen, mad­de­den iba­ret ol­duğu­nu san­dı­ğı kâ­ina­tın açı­la­bi­len sır­la­rı­nı izâ­ha ça­lı­şı­yor­sa, sa­nat­kâr da ken­di za­vi­yesinden ide­al bir kâ­ina­tın izâ­hı­nı yap­mak sev­da­sın­da­dır. Bu ide­al in­şa­da bes­te­kâ­rın kullan­dı­ğı ip­ti­daî mad­de no­ta, res­sa­mın bo­ya, mi­ma­rın taş ol­du­ğu gi­bi şa­irin ip­ti­dâi mad­de­si de ke­li­me­dir. En umu­mî mâ­nâ­da şi­ir bu gü­zel­li­ğe var­mak için ke­li­me­le­ri ter­tip et­mek sa­na­tı­dır.
Fik­rin her tür­lü­sü­ne hür­met ede­rim. Yan­lış bi­le ol­sa, bir fi­kir, baş­ka bir fi­kir­le yı­kı­la­bi­lir. Her­kes iz’an ve irfanına gö­re bir fik­ri se­çe­bi­lir. Ga­ra­bet­le­re de al­dır­mam. Bel­ki on­la­rın da sâik­le­ri var­dır. Fa­kat âdi­li­ğin, ba­ya­ğı­lı­ğın, ka­ba­lı­ğın, ah­lâk­sız­lı­ğın ve pis­li­ğin bu tür­lü medhi­ye­si­ne ta­ham­mül ede­mem.
Bir or­du­da­ki ça­vuş­lar na­sıl bir­bi­rin­den fark­lı de­ğil­se­ler, muh­te­lif mil­let­le­rin yıl­lık­la­rın­da meb’us­lar na­sıl harf sı­ra­sıy­la ve bir­bi­rin­den fark­sız ko­nul­muş­sa, hat­tâ ma­nav dük­kân­la­rındaki ar­mut­lar na­sıl iri­li ufak­lı bir ye­re di­zil­miş­se, bi­zim es­ki ve ye­ni ede­bi­yat ki­tap­la­rın­da­ki zat­lar da çok de­fa böy­le di­zi­lir­ler. Eti­ket­le­ri ha­zır­la­nır, son­ra da ya­pış­tı­rı­lıp ra­fa ko­nu­lur.
311 öğeden 191 ile 200 arasındakiler gösteriliyor.