Gerçek bir büyücü için zihninin içinde ve dışında olanlar arasında belirgin bir sınır yoktur. Bir şeyi arzularsanız o gerçek olur. Bir şeyden nefret ederseniz onun yok olduğunu görürsünüz. Bu açıdan, usta bir büyücü bir çocuk ya da deliden pek farklı değildir.
"Bir saniyeliğine hayatına bakıp ne kadar mükemmel olduğunu görsen ya. Seni gerçek yaşantına götürecek bir sonraki gizli kapıyı aramaktan vazgeç. Beklemeyi bırak. Hayat bu, bundan ötesi yok. Hayat burada duruyor ve elindeki hayatın tadını çıkarmaya başlamazsan nereye gidersen git, sonsuza kadar mutsuz olacaksın."
Mutlu olmadığını biliyordu. Ama neden? Mutluluğun tüm bileşenlerini özenle bir araya getirmişti. Tüm gerekli ayinleri yapmış, sözcükleri söylemiş, mumları yakıp kurbanları vermişti. Ama mutluluk, itaatsiz bir ruh gibi, gelmeyi reddetmişti.
cücelerin neler yapabileceğine akıl sır ermiyordu. zaman makinesi yapabiliyorlarsa neden tüm krallığı yönetmiyorlardı ki? belki de zahmet etmiyorlardı.
"Mutluluğun tüm bileşenlerini bir araya getirmişti. Tüm gerekli ayinleri yapmış, sözcükleri söylemiş, mumları yakıp kurbanları vermişti. Ama mutluluk itaatsiz bir ruh gibi gelmeyi reddetmişti. Daha başka ne yapabileceğini bilmiyordu."
hayat bize tek bir şey öğrettiyse o da dilek dilemenin bir işe yaramadığıdır. kelimeler ve düşünceler hiçbir şey değiştirmez. dil ve gerçeklik birbirinden ayrı tutulur, gerçeklik zordur, kimseye boyun eğmez. ne düşünüp hissettiğin veya söylediğinle ilgilenmez.
Mutlu olmalıyım, diye düşündü Quentin. Gencim, hayattayım ve sağlıklıyım. İyi arkadaşlarım var. Nispeten bozulmamış ebeveynlerim var. Orta-orta sınıfın sağlam bir üyesiyim. Not ortalamam çoğu insanın mümkün olduğunu bile düşünmediği seviyede. Ama Quentin, Brooklyn'de Beşinci Cadde'de, siyah paltosu ve gri mülakat takımıyla yürürken mutlu olmadığını biliyordu. Ama neden?