Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Büyük Tarih: Büyük Patlamadan Bugüne

Cynthia Stokes Brown

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
Ayımız’ın kökeni bile belirsiz. Kimileri, Dünya’dan kopan bir parça olduğunu söylerken; çoğunluk, gezegenimize çarparak eksenimize mevsimleri yaratan eğimi kazandırdıktan sonra, çekim gücünden kurtulamayıp yörüngesine giren bir gezegensi olduğuna inanıyor.
Yaşam tarihinin altıda beşi, tek hücreli yaratıkların, bakterilerin tarihidir. Bizim yaşamamızı mümkün kılan tüm kimyasal yapılanmalar onların eseridir. Bakterilere genelde alt edilecek mikroplar sıfatıyla bakarız ama onlar, içimizde trilyonlarcasını taşıdığımız için hoş tutmamız gereken konuklar olmaları bir yana, aynı zamanda onurlandırılması gereken atalarımızdır.
Reklam
Evrenin on üç yıl önce doğduğunu kabul edersek, o zaman Dünya beş yıl önce doğmuş, dinozorları öldüren göktaşı gezegenimize üç hafta önce çarpmış, iki ayak üzerinde yürüyen ilk insansı maymunlar üç gün önce ortaya çıkmış ve modern sanayi toplumu sadece altı saniyeden beri var demektir.
MÖ 5600 yıllarında Akdeniz iyice yükselerek büyük bir şiddetle Türkiye’yle Bulgaristan arasındaki köprüyü yıktı ve bugünkü İstanbul Boğazı’nı yarattı. Akdeniz’den gelen tuzlu su, Euxine Gölü’nü bir denize, Karadeniz’e dönüştürdü.
1943 yılında icat edilen elektron mikroskopu, fosilleri oluşturan hücrelerin gözlemlenebilmesini sağlamış, bu sayede yaşamın, Dünya’nın ilk milyar yılının ilk üç çeyreğinde bakteriyel hücreler halinde başladığı belgelenmiştir.
Evren ölçeğinde mesafe, zaman makinesi anlamına gelmektedir. Bir şey ne kadar uzaktaysa, o kadar genç halini görürüz; çünkü söz konusu şey ne kadar uzaktaysa, radyasyonu (ışınımı) bize o kadar geç ulaşır. Evreni şu anki haliyle değil, sadece geçmiş haliyle görebiliriz, çünkü yılda yaklaşık on trilyon kilometre yol kat eden uzak gökada ve yıldızların ışığının bize ulaşması milyon ve milyarlarca yıl sürer. Dolayısıyla, uzak geçmişi görebiliriz.
Reklam
Sanayileşmiş ülkeler yaşam standartlarını korumada şimdiden zorluklar çekmeye başlamıştır. Yeni ulusların sanayileşmeye ulaşma çabalarıyla birlikte kullanılacak kaynakların sayısı gittikçe azalmaktadır. Sanayileşmiş ülkeler peyderpey aşağı mı ineceklerdir yoksa yeni kaynaklar bulabilecekler midir? Belki de sanayileşmemiş ülkeler yirmi birinci yüzyılın zorluklarını karşılamada çok daha uygun konumlarda olacaklardır.
100 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.