En Eski Cadılar Bayramı Ağacı kitaplarını, en eski Cadılar Bayramı Ağacı sözleri ve alıntılarını, en eski Cadılar Bayramı Ağacı yazarlarını, en eski Cadılar Bayramı Ağacı yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Yaz ölüp düştü. Kış onu bir mezara koydu. Milyarlarca ses ağladı. Zaman rüzgarı devasa evi sarstı. Pencereler tıkırdadı ve insan gözleri gibi kırılarak kristal göz yaşlarına dönüştü. Sonra, sevinç çığlıkları arasında milyonun onbir katı kadar insan her pencereyi ateşleyen parlak yaz güneşine merhaba dedi!
- Ah, Bay Kefenyığını, sonunda gecelerden ve ölümden korkmayı bırakabilecek miyiz?
- Yıldızlara ulaştığınız zaman, çocuğum, evet bütün korkular gidecek ve Ölüm’ün kendisi de ölecek.
Cadılar Bayramının asırlar boyunca, toplumlar tarafından yaşanılma şeklini o kadar güzel ve sıcak bir şekilde anlatmış ki; soluksuz maceralara atılırken bir yandan da oldukça keyifli bir şekilde okuyorsunuz.
“Gece ve gündüz. Yaz ve kış, çocuklar. Tohumlama ve hasat zamanı. Yaşam ve ölüm. Cadılar Bayramı budur işte, hepsi bir bütündür. Öğlen ve gece yarısı. Doğmuş olmak, çocuklar. Her gece bir Cadılar Bayramıdır, her gece, her bir gece sizler şehirler ve kasabalar yapıp içinde saklanarak biraz dinleninceye, biraz soluk alıncaya kadar, karanlık ve korkutucudur.”
Sanırım daha iyi bir şekilde tanımlanamazdı. Bazı şeylerin içi bir şekilde boşalsa da, çağlar boyunca tekrarlanan döngüler asla son bulmuyor. Bu açıdan bakınca da hem biraz ürkütücü hem de muhteşem bir görüntü çıkıyor ortaya.
Keyifli okumalar dilerim. :)
...her gün ölürseniz, Ölüm'ü düşünecek zaman kalmaz değil mi? Sadece kaçacak zaman vardır. Fakat kaçmayı kesince ... şimdi nereden geldiğini, nereye gittiğini düşünecek zamanın var.
-Ah, Bay Kefenyığını ,sonunda gecelerden ve ölümden korkmayı bırakabilecek miyiz?
...
-Yıldızlara ulaştığınız zaman, çocuğum, evet, bütün korkular ve Ölüm'ün kendisi de ölecek.
Nehre benzeyen bir yol, mezarlığa benzeyen bir şehre uzanıyordu, bir... şehre benzeyen mezarlığa uzanıyordu.
Çünkü şehirde hiç insan yoktu ve bunun sebebini artık biliyorlardı. Çünkü mezarlıklar tıka basa doluydu.