Çağdaş Konumumuz
Muhammed KutubSözler ve Alıntılar
Başlarken...
Günümüzde İslâm dünyası en kötü, en acıklı dönemlerinden birini geçiriyor. Bu döneme "şaşkınlık dönemi" diyebiliriz.
Prangalar...
Yalnız şunu bilmek gerekir ki; müslümanlar eğer pençesinde kıvrandıkları bunalımdan çıkabilmek, altında ezildikleri ağır baskılarla adım atmalannı engelleyen pranga-lardan kurtulmak istiyorlarsa kendilerine yüce Allah'ın bağışladığı, armağan ettiği dinlerine samimi ve özüne uygun bir dönüş yapmak zorundadırlar.
Araplar, İslâm öncesi dönemlerinde dağınık ve birbirleriyle sürekli çatışan kabileler halinde yaşıyorlardı. Toprak birliği, dil birliği, kültür birliği, tarih birliği, düşünce birliği ve amaç birliği gibi birleştirici faktörlerin tümüne sahip olmalarına rağmen hiçbir şeyde birleşemiyorlardı.
Asıl mesele nedir?
Aslında mesele, insan davranışlarının birer ahlaki değer hükmü taşıdığı ya da taşımadığı meselesi değildir. Çünkü bu değer hükümlerinin varlığından hiç kimsenin kuşkusu yoktur. Maddecilerden ateistlere (İlah tanımazlara) ve septiklere (şüphecilere) kadar bütün felsefe akımları bunu kabul ediyor. Tartışma konusu olan sadece ahlakla ilgili insan davranışlarını ölçerken kullanacağımız “değer yargıları” meselesidir. Yani bu “değer yargılarını” kim ortaya koyuyor?
Sayfa 97
Demek ki günahkârlığın hükmü şöyledir;
Yüce Allah engin merhametinin eseri olarak günah işleyen kulunu iman dairesinin dışına çıkarmaz. Dilerse onu affeder, dilerse cezalandırır. Fakat işlediği günahı helal saymadıkça ve onu Allah’ın o konudaki hükmü yerine geçirip yasallaştırmaya kalkışmadıkça, günahkârı ebediyen cehennemde bırakmaz.
“Zina eden kimse, zina ettiği sırada mü’min olduğu hâlde zina edemez. Hırsızlık yapan kimse, hırsızlık yaptığı sırada mü’min olarak hırsızlık yapamaz”
(Buhari, Mezâlim30, Hudur,2,6 Müslim)
Yeryüzünde İlâhi adaleti gerçekleştirmek ve bu görevle imanın özü arasında bağ kurmak, Yüce Allah’ın bu ümmete verdiği emirlerden biridir.