Nefesini verirken ağır ahşap kapıyı içeri doğru çekti. Dedesi
sabahın dışarıdaki ışıklarından daha parlak ve doğmakta olan
Güneş’ten daha sıcaktı. Saçları olmayan başının gerilmiş ve
parlak kahverengindeki derisi altındaki cemâlinin neredeyse
her hücresi gülümsüyor gibiydi.
Gülen gözlerinin içinden Fatma’nın içine ılık bir mutluluk,
göç eden kuşlar gibi yağdı. Gözleri gülerken kısılıyor ve
beyaz renkleri kaybolup geriye kalan iri renkli kısım insana
kendisinin koşulsuz ve şartsız, tüm özellikleri ile kabul
gördüğünü, her ne hata yaparsa yapsın karşısındaki kişinin
kendisini yargılamayacağını ve tek kaygısının kişiyi eğitip
daha güzel bir insan yapmak olduğunu hissettiriyordu.
Tebessümü öylesine kucaklyıcı idi ki... Fatma kendisini bu
tebessüm karşısında tamamen yitirir, Dede’ciğinin alt ve üst
dudağı olarak öylece, onun tebessümü olarak yaşamaya devam
etmek isterdi...
Yeryüzünde olup da aslı yıldız olmak gökte yıldız olmaktan
daha kıymetlidir bir tanem...
(Tanıtım bülteninden)